Yeni ve değişik bir bahsi ele alan araştırıcının yapacağı ilk iş her halde kullanılan terim ve deyimlere mümkün olan açıklığı getirmek olmalıdır. Söz iktisat ahlakından açıldığına göre ilk durağımız orası olacaktır. Önce hemen belirtelim ki, iktisat ahlaki diye çağın genel ahlak normları dışında ve onlardan ayrı bir disiplinden söz edecek değiliz; olsa olsa geniş kapsamı içinde sosyal ahlakın günlük ihtiyaç tatminine bakan yüzü ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. İster geniş ister dar çerçevesi içinde alınsın varılacak tarif hepsi için birdir: İktisat ahlakı gündelik tavır ve davranışlarımız üzerine yargılayıcı değer hükümlerinin
- ‘Doğru veya eğridir yollu’ demek burada normatif sözünün karşılığı oluyor. ‘Söz ve deyim halinde’ demekle ahlak ‘sisteminin kapanık, dışa açılmamış bir nefis muhasebesinden ibaret olmayıp kendini belli ifade kalıpları halinde yer yer açıklamakta olduğunu anlatmak istiyoruz. Sistem o kalıplarla nesiller üstü kapalı bir bütün olarak devamlılığını sağlamış olacaktır. Özellikle din açısından bakınca (bu sahifelerde de temel olarak o açı sürdürülecek), iktisat ahlakını dünya ilişkileri karşısında kişiyi -kulluk görevi ve yükümlülüğü idraklnde olarak- belli bir tavır almaya çağıran saik ve motiflerin topluca ifadesi olarak karşımızda bulacağız. Max Weber de, yine din açısından, aşağı yukarı aynı sonuca varır: İktisat ahlakı, dinin dogma ve teori yanı bir tarafta kişinin pragmatik doğrultuda- fiil ve hareketlerine ilişkin saiklerirı toplamıdır.
- Din ‘kitaplarının kalıplaşmış
dogma ve doktrinleri, Weber’e, göre, iktisat ahlakının kendisi demek olmayıp o yolda olsa olsa bilgi edinmemize yerine göre önemli ipuçları veren kaynaklardır. Çıkış noktası olarak din faktörünü baş tarafa alınca, iktisat ahlaki içinde başından beri iki çelişik unsurun değişik nisbetlerde karşı karşıya geldiği gözden kaçmayacaktır: Bir yanda, dünya malının insanı Tanrı katından saptırma tehlikesi ve ona karşı zühd ve riyazet diğer yanda, hayatı velev en mütevazı çizgide sürdürmenin vazgeçilemez aracı olarak mal mülk edinme ve o yüzden de yine vazgeçilemez olarak dünya malı ile ilgi ve ilişki; iktisat ahlaki, din açısından, iki unsurun kah birine kah öbürüne ağırlık vermek suretiyle aralarını bulma yolunda harcanan gayretlerin ,bütünü olarak anlaşılabilir. - İki kutup arasında ileri geri oynamalar kültür ve zıhniyet tarihinin bir anlamda kader çizgisini tayin edecektir. İktisat ahlakı, diğer taraftan, belli bir çağın (veya çevrenin) ahlak anlayışı olarak bir mana taşıyacaksa, değer ölçüleri ile tek ve dağınık grupları değil, geniş ve yaygın bir çevreyi muhatap alması gerekir: Hiç bir çağ, aslına bakılırsa, tek ve homogen bir dünya görüşü ile temsil ediliyor denemez. Çağın mümkün olsa da bir kesiti alınacak olsa, üzerinde karma karışık, hatta biri öbürüne taban tabana zıt telkinlerin yan yana sıralandığı gözden kaçmaz. Aralarında hangilerine öncelik verileceği bu- durumda çoğunluğa bakarak halledilecek bir sorudur: Dar ve dağınık kişi veya gruplar bir yana, hangi akım kütle ile yaygın ve içten temas çizgisini sürdürüyorsa ağırlığı o tarafa kaydırmak gerekecektir.
Sosyal Bilimler Platformu, Türkiye Klasikleri – 09
- Yazar: Sabri Ülgener
- Makale Başlığı: Din ve İktisat Ahlakı
- Kaynak: Sabri Ülgener, (1981), Dünü ve Bugünü ile Zihniyet ve Din / İslam, Tasavvuf ve Çözülme Devri İktisat Ahlakı, İstanbul: Der Yayınları, ss. 21-45
- Söz konusu makaleyi .pdf formatında indirmek için buraya tıklayınız.