“Millî refleks” olarak haklılaştınlan reaksiyonların şiddete dökülmesi, linçlere yol açması, Türkiye’de “devlet geleneği” içinde yerleşikleşmiş bir uygulama. Sadece Türkiye’ye özgü değil ama Türkiye’de özellikle öne çıkan bir idare tekniği, bu. “Milletin haklı tepkisi” olarak yorumlanan tepkilerin, karşı konulmaz bir “doğal” refleks olarak görülmesi, bunlara mutlak bir meşruiyet tanınması… Bunlar hukuk tanımaz hale geldiğinde de, o “doğallıktan” ve saiklerinin “asaletinden” dolayı hoş görülebilmesi… 6-7 Eylül olaylarında görebiliriz bu tavrı. 1960-1980 döneminde önce Komünizmle Mücadele Demekleri’nin sonra ülkücülerin “komünist” olarak damgaladıkları her şeye karşı uyguladıkları şiddetin korunup kollanmasında görebiliriz. Sivas-Madımak katliamı nın geçiştirilmesinde görebiliriz. Son iki üç yılda çok sayıda linç girişiminin yerel ve merkezî devlet yetkilileri tarafından dehşet verici bir sinizmle “vatandaşlarımız haklı tepkilerini göstermişlerdir” üslûbuyla yorumlanmasında görebiliriz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gece yarısı internet açıklamaları serisinde 8 Haziran 2007’de yayımlanan bildirideki “terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesi” ibaresi de, sonradan yapılan “şiddetten uzak durulması” tevilini zor kaldıracak çağrışımları davet ediyordu. Hrant Dink cinayetinin de, -İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’m zaten ânında tevessül ettiği üzere-, “millî refleks” gerekçesiyle hoş görülmesinin önündeki ar perdesi, fazla kalın değildir.
Sosyal Bilimler Platformu, Türkiye Klasikleri – 10
- Yazar: Tanıl Bora
- Makale Başlığı: Linç Ortamı ve Faşizm Sarkacı
- Kaynak: Tanıl Bora, (2008), Türkiye’nin Linç Rejimi, İstanbul: Birikim Yayınları, ss. 31-39
- Söz konusu makaleyi .pdf formatında indirmek için buraya tıklayınız.