Yakın tarihli Amerikan seçimlerinin geleneksel bakış açısı, kamuoyuna Clinton’ın güvende olduğunun düşünülmesi için daha çok neden verdi. Ulusal sandık sonucu anketleri Başkan Obama’nın 2012 başkanlık seçimlerini, beyaz seçmenler arasında Walter Mondale’den beri hiçbir demokratın olmadığı kadar kötü gitmesine rağmen kazandığını ileri sürüyordu. Bu anketler, üniversite mezunu olmayan beyaz seçmenlerin oy kullananların sadece üçte biri olduğunu gösterdi.
Gerçek şuydu ki, Demokratlar, beyaz-çalışan sınıf seçmene birçoklarının düşündüğünden daha bağımlıydı.
Sonuçta, endüstriyel çağın kaleleri, beyaz çalışan sınıf arasındaki Demokratik gücü oluşturan seçmenler Trump’ın dalgasına kapıldılar. Hatta Obama’nın 2008 ve 2012’de en iyi çıktığı yerler bile kaybedildi. Kısaca, o dönem, Obama’nın kazanan koalisyonunun kilit adamı, Cumhuriyetçilere iyi bir ders vermişti.
Pennsylvania’daki Wyoming Nehri vadisi— Scranton ve Wilkes-Barre şehirlerinin de olduğu—Trump’a oy verdi. Obama buradan iki katı oy almıştı. Obama’nın 2012’de 20 puandan fazla alarak kazandığı Youngstown, Ohio’da, sonuç, tamamen bir beraberlikti.
Trump, geleneksel olarak Demokratik olan ve Erie gölü etrafında konuşlanmış bir dizi eski endüstriyel kasabada da oyları silip süpürdü. 2012’de Obama’yı destekleyen şehirler, 20 puanla Trump’a oy verdiler.
Kuzeyin kırsal kesimleri, ezici çoğunlukla Trump’a oy verdiler. En belirgin olanı, Obama’nın 2012’de kolaylıkla kazandığı Iowa’ydı. Ki, Trump burayı kolaylıkla devralmış oldu. Bu kazançlar, Wisconsin ve Michigan’dan New England’a kadar Doğuyu genişletti. Trump, Maine’in 2. Seçim bölgesini 12 puanla kazandı; Obama burayı 8 puanla kazanmıştı.
Bu kazanımlar, birçoklarının mümkün olduğunu düşündüğünden daha ileri gitti. Fakat Obama, beyaz çalışan sınıf Kuzeyliler arasında güçlüydü ve bunun anlamı, bir demokratın kaybetmesi için yeterince neden olduğuydu.
Gerçekler, Obama’yı beyaz seçmenler arasında, 1984’den beri diğer herhangi bir Demokrat adaydan daha kötü durumda gösteren ulusal sonuç anketlerince çarpıtıldı. Fakat Obama sadece Güneydeki beyaz seçmenler arasında kötü durumdaydı. Diğer her yerde Clinton’ın önünde gidiyordu.
Çıkış anketleri aynı zamanda, sistematik olarak bu beyaz çalışanların Demokratlar için önemini hafife aldılar. Genel olarak, iyi eğitimli beyaz olmayan seçmenlerin sayısını da fazla abarttılar.
Sonuç, 2012’deki birçok seçim öncesi analistin sayıları yaklaşık 10 milyon olan 45 yaşın üzerindeki beyaz çalışan sınıf seçmeni hafife aldığıydı.
Bütün bunlara rağmen, Clinton hala seçimin favorisi kabul ediliyordu. Anketler onu ülke çapında önde gösteriyordu. Anketlerde hemen hemen tüm Orta batı eyaletlerinde ilerideydi, ki bu eyaletler onun için seçime mal oldu.
Clinton’ın liderliği şüphe götürmez değildi. Upshot’ın modeli, Trump’a seçimi kazanması için %15 şans verdi.
Clinton’ın kazanma ihtimali bir NFL oyununda 37 metreden gol atmakla aynıydı. Bazıları için bu, uygun bir belirsizlik referansı gibi görünmeyebilir. Fakat buradaki can alıcı konu, orta saha atıcılarının sıklıkla 37 metrelik golleri kaçırdıklarıdır. Bilhassa anketlerin yarışlarda üç veya dört kaçırmaları da nadir değildir.
Ve bu anketörler uzun süre gol kaçırmamış da değillerdi. Anketler, Cumhuriyetçileri 2014 dönemi ortasında, Demokratları ise 2012’ de hafife aldılar. Ve İngiltere’de Brexit oylamasında mütevazı ama karşılaştırılabilir miktarda oy aldılar.
Bu seçimlerde, anketler fikir ayrılıklarıyla sona ermeyecek. Doğrusu Clinton neredeyse kesinlikle halk oylamasını kazanacaktı — muhtemelen yüzde bir puanından fazla. Ulusal anketler Clinton’a son yarışta dört puanlık liderlik veriyordu; son New York Times/CBS News anketi Clinton’ın üç puanla önde olduğunu gösteriyordu.
Bütününde ele alındığında, Clinton, muhtemelen seçim öncesi anketlerin de öngördüğü gibi büyük bir farkla Hispanik seçmenleri kazanmayı başardı. Muhtemelen eğitimli (kolej mezunu) beyaz seçmenler arasında birçoklarını kazandı —yine de onları kazanıp kazanmadığı belli değil.
Fakat anketler önemli bir konu hakkında yanılıyordu: Clinton’ın Orta batıdaki Wisconsin, Michigan ve Pennsylvania gibi ekonomik çöküş, nüfus kaybı, kentsel çürüme yaşayan eyaletler içindeki payını gözden kaçırmışlardı.
Hatayı yapan mekanizma tam olarak belirlenemiyor. Muhtemelen çekimser seçmenler Trump’a oy verdiler; belki de gerçekten bir takım “sessiz” seçmenler vardı. Ve bu insanlar anketlere onu desteklediklerini söylemekten çekindiler. Belki de Trump’ın yolunda bir dizi parçalanma gerçekleşti: Belki de iyi eğitimli banliyölerdeki Cumhuriyetçi seçmenler geçen hafta partilerine dönmüş olabilirler, bu arada çekimser beyaz çalışan sınıf seçmenler de Trump’a oy verdiler.
Açık olan şudur ki, hata sadece kamuoyu araştırmalarında değildi. Trump’ın istatistik ekibi bile bu zaferi tahmin edememişti. Clinton’ın her kampanyada olduğu gibi kendi anketlerini yapan ekibi ise tam bir zaferden emindiler. Wisconsin, Minnesota ve Michigan’da seçim reklamı yapmayı bile düşünmediler.
Sonuçta, Clinton’ı bu eyaletlerde açık ara kazanan gösteren faktörlerin çoğu aslında var olmamıştı. Teksas ve California’da çoğunluğun oyunu almış olsa da Florida’daki Hispanik şehirlerde birçoklarının umduğu gibi geniş ölçüde ezici bir çoğunlukla kazanmadı — Miami-Dade County ve Orlando-Kissimmee bölgesinde Obama’dan sadece biraz daha iyi performans gösterdi—ve Philadelphia bölgesinde de Chicago ve Seattle’ın geniş bölgelerini silip süpürmüş olsa da umulandan iyi bir sonuç yakalayamadı.
Ulusal çapta iyi eğitimli Hispanik seçmenlerden elde ettiği kazanımlar her neyse, ya bir dereceye kadar anahtar bölgelerde önemsizleştiler ya da eğitimsiz beyaz seçmenlerin Trump’a olan geniş çaplı yönelimi karşısında etkisiz kaldılar.
Kaynak — Nate Cohn, “Why Trump Won: Working-Class Whites“, New York Times, 9 Kasım 2016
Yasal Uyarı: Bu metin, Sosyal Bilimler Platformu Çeviri Ekibi‘nden Zeynep Şenel Gencer tarafından Türkçe’ye çevrilmiş olup söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Ancak alıntılanan yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı, (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz.