Mimarlık ve Felsefe / Dücane Cündioğlu
“Bir ülkenin yurttaşlarına sunduğu yaşam kalitesi sürdürülebilir olmadığında orası ‘yurt’ olmaktan çıkar, ‘yer’ olur.” diyor Dücane Cündioğlu. El’an Marmara Belediyeler Birliği Şehir Politikaları Merkezi tarafından düzenlenen Şehir Konuşmaları’nı sürdüren Cündioğlu’nun bu kitabı, serinin diğer kitaplarıyla birlikte (Sinema ve Felsefe, Sanat ve Felsefe) okunduğunda bu yazının başında belirttiğim kapıya çıkar: Düşüncenin ayakları toprağa basar. Zira Cündioğlu ‘hakikatin peşinden’ yürürken, yürüdüğü yolu okuyucusuna da yürüten bir düşünür. Şehir üzerine düşüncelerinde ise hem kritik anıları hem de önemli tespitleri var, birkaç fotoğrafla birlikte.
Kitabın İçinden: İstemiyormuş gibi göründüklerine düşkünlüğü, tam da ortadan yarılmasının en temel nedeni. Hesaplaşmaktan kaçınmasının da. Bu mütereddit, bu endişeli, bu ikircikli hal Türkiye’nin gerçekte en büyük avantajı. Berzahta olmak onun yazgısı çünkü. Arafta kalmak. Bu nedenle doğu ile batı, geçmiş ile şimdi, din ile dünya, akıl ile kalb, kuram ile eylem arasında çırpınmak zorunda olmayı bir zaaf olarak görmemeli, ikisinden birini tercih etme, tatmin olma, huzura kavuşma kolaycılığına kapılmak yerine Türkiye bu kendine özgü çelişkilerin içerisinden dünyaya bakabilme ayrıcalığının hakkını vermeli. Diyalektiğin hakkını.
Künye: Dücane Cündioğlu, Mimarlık ve Felsefe, Kapı Yayınları, 2012.