Rusya, diğer Avrupa ülkeleri ve eski imparatorlukları örnek alarak normal bir ulus-devlet hâline gelip ve yarım bin yıllık emperyal fetih ve propagandayı terk edebilir mi? Emperyal zihniyet çok uzun zamandır Rus milleti ile iç içe geçmiş olduğundan, böyle bir değişimin içeriden gelmesi pek olası değil. İronik bir şekilde, emperyal yönetime ağır bir yenilgi tattırarak Rusya’nın ulusal kimliğinin yeniden gözden geçirilmesini tetikleyebilecek olanlar Ukraynalılar. Ruslar ancak yenilgiyle birlikte ülkelerinin önceliklerini imparatorluğun ötesine taşıyarak ekonomik, sosyal ve demokratik kalkınmaya yönelik bir iç gündeme yeniden odaklanma şansına sahip olacaktır.
Rus olmayanlar üzerinde tahakküm kurmak yerine ülke içinde reforma odaklanan bir Rus ulus olma duygusu, Sovyetler Birliği’nin son günlerinde kısacık bir parıltı gösterdi. Moskova, Leningrad (şimdiki St. Petersburg) ve diğer büyük Rus şehirlerindeki bir grup reformist siyasetçi 1990 dolaylarında Demokratik Rusya hareketi adı altında liberal ve vatansever bir gündem etrafında örgütlendi. Hareketin liderleri – insan hakları aktivisti Lev Ponomaryov, sivil aktivist Mikhail Astafyev, Ortodoks rahip Gleb Yakunin ve yakında Moskova Belediye Başkanı olacak Gavriil Popov gibi —70 yıllık komünist diktatörlüğün Rus halkına verdiği zararı onarmayı amaçlayan bir iç reform gündemini dile getirdi. Bu yeni ortaya çıkan hareketin liderleri, Sovyetler Birliği’nin 15 kurucu cumhuriyetinden biri olan Rusya Sosyalist Federatif Sovyet Cumhuriyeti Halk Temsilcileri Kongresi’nde Rus bayrağını ilk açan kişilerdi. Çoğu insan bunu unutmuştur, ancak modern Rus bayrağı aslında reformları bastırmak ve Sovyet diktatörlüğünü geri getirmek isteyen sertlik yanlısı askerlerin Ağustos 1991’deki darbe girişimine karşı, o zamanlar yeni kurulan Rus cumhuriyetinin başkanı olan Boris Yeltsin’in önderliğinde liberalizmin ve direnişin bir sembolü olarak başlamıştır.
Demokratik Rusya hareketinin ılımlı gündemi Yeltsin’in siyasi hırslarıyla örtüşüyordu —merkezi Sovyet aygıtının altını oyma ve iktidarı o sırada liderliğini yaptığı Rus cumhuriyetine devretme arzusu da dahil olmak üzere. Yeltsin’in yakın çevresinde, Sovyetler Birliği’ni dağıtan anlaşmaların hazırlayıcılarından Gennady Burbulis ve eski bir muhalif olan Galina Starovoitova gibi etkili anti-emperyal vatanseverler vardı. Ekonomik reformcu Yegor Gaidar liderliğindeki liberal milliyetçiler daha sonra 1993 Rus parlamento seçimlerinde sandalyelerin yüzde 18’ini kazanan ve Yeltsin’in koalisyonunun önemli bir parçası hâline gelen Rusya’nın Demokratik Seçimi partisini kurdu.
Ülkenin Sovyet sonrası bağımsızlığının ilk yıllarında Yeltsin, Rusya’nın Rus halkının anavatanı olduğu fikrini destekledi. Sovyet sonrası 15 bağımsız devleti bir konfederasyon içinde birbirine bağlamayı ummasına rağmen Yeltsin, Rus olmayan komşu devletlerle yapıcı bir şekilde çalıştı ve nihayetinde onların egemenliklerini tanıdı. Rusya’nın yeni bağımsızlığını kazanan Gürcistan ve Moldova’daki ayrılıkçı hareketlere verdiği destek dışında Yeltsin genellikle Rusya sınırları dışındaki toprak anlaşmazlıklarını istikrarsızlaştırmaktan kaçındı. Sovyet sembolleri ve Rus İmparatorluğu’na yapılan atıflar bir kenara bırakıldı. Bunların yerine siyasi partiler, sendikalar, gazi örgütleri, çevre grupları ve kültür dernekleri de dahil olmak üzere devlet ve sivil kurumların inşasına odaklanıldı. Rusya, Sovyet ulusal marşı yerine, klasik besteci Mikhail Glinka’nın bir melodisi olan “Vatanseverlik Şarkısı”nı kullandı.
Ancak güçlü rövanşist ve şovenist emperyal güçler hiçbir zaman ortadan kalkmadı. Bunların kamuoyundaki en önemli sesi, Yeltsin’i kendi başkan yardımcısı Alexander Rutskoy ile değiştirmek için neredeyse deviren Rus Duma’sındaki güçlü muhafazakâr muhalefet oldu. Emperyalist fikirler, Rusya’nın çok sayıdaki etnik azınlığı arasındaki siyasi mayalanmanın ortasında etkisi artan güvenlik servislerinde de gücünü korudu. Sovyet egemenliğinden geçiş sürecinin ekonomik zorlukları ve Çeçenistan’ın bağımsızlık mücadelesinin Ruslarla Rus olmayanları karşı karşıya getirmesi liberal milliyetçilerin etkisini ve popülaritesini erozyona uğrattı. Onların yerine Yeltsin yavaş yavaş emperyal fikirlere sahip sertlik yanlılarının etkili pozisyonlara geri dönmesine izin verdi. Bu sertlik yanlıları Yeltsin’i Çeçenistan’daki ayrılıkçıların güç kullanılarak ezilmesi gerektiğine ikna etti.
İmparatorluk yanlılarının tam zaferi 1999 yılında Vladimir Putin’in Yeltsin’in yerine başbakan ve devlet başkanı olarak atanmasıyla geldi. Putin Rusya’yı baştan tanımlamak ve imparatorluk ihtişamı duygusunu yeniden uyandırmak için hızla harekete geçti. 2000 yılında Yeltsin’in milli marşını bir kenara bıraktı, Sovyet marşının ezgisini geri getirdi ve Rusya’yı “kardeş halkların asırlık birliği” olarak yücelten emperyal bir dokunuşla marşa yeni sözler ekledi.
Bugün, iç kalkınmaya odaklanan bir Rus vatansever hareketi için çok az motivasyon var. Muhalefetten geriye kalanlar arasında bile Rusları ülkenin tanınmış sınırları içinde bir gelecek inşa etmeye çağıran çok az ses var. Hapisteki muhalif aktivist Alexey Navalny bile savaşa karşı konuşsa da Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu savunuyor ve Rusya’nın ulusal azınlıklarına karşı etnik hakaretlerde bulunduğu için özür dilemiyor. Ortodoks Ukraynalıların Moskova’dan ayrılmasından da üzüntü duyduğunu dile getiren Navalny, Putin’i, aşırı sağcı Rus milliyetçileri tarafından desteklenen ve Putin ile medyadaki sözcüleri tarafından Rusya’nın Ukrayna ulusunu soykırıma varan bir şekilde inkar etmesini meşrulaştırmak için kullanılan bir ideolojik kurgu olan, Rusya’nın sınırlarının çok ötesine uzanan bir “Rus dünyası” –Russkiy mir– beklentilerini yok etmekle suçluyor. Navalny ve diğer birçok Rus muhalif figür, dikkatlerini emperyalizm sonrası bir ulusal kimliğin temelini oluşturabilecek egemen ülkelerin sınırlarına ve tercihlerine saygı gibi temel değerler yerine devletin otoriter yönetimine ve yaygın yolsuzluğa odaklıyor.
Yalnızca Ukraynalıların farklı ulusal kimliklerini ortaya koyan açık ve net bir zaferi Rusların emperyalizm sonrası bir yurttaşlık kimliğine geçişine yardımcı olabilir. Ukraynalıların hiçbir şekilde Rus ulusunun bir parçası olmadıklarını güçlü bir şekilde ortaya koymaları, birçok Rus’un sınırlarının ötesindeki uluslarla olan ilişkilerine dair anlayışları üzerinde şimdiden önemli etkilere sahip. Ukrayna’nın direnişi ve birliği, sözde Rus dünyası hakkındaki Rus propagandası için imkânsız zorluklar yarattı. Buldukları çözüm, savaşı Rusya’nın NATO’ya ve sözde Ukrayna’yı ele geçiren hayali Nazi çetesine karşı mücadelesi olarak çerçevelemek oldu, ancak daha iyi organize ve motive olmuş Ukraynalıların elindeki her savaş meydanı zaferi Kremlin’in sahte anlatısında bir delik daha açıyor.
Rusların imparatorluk Rusya’sına ait olanlara dair görüşlerini değiştirmelerinin bazı emsalleri var. Polonya’nın büyük bölümünün Rus İmparatorluğu’nun bir parçası olduğu 19. yüzyılda Kremlin, Polonyalıları kültürel, eğitimsel ve dini açıdan Ruslaştırılması gereken bir ulus olarak görüyordu. Rus İmparatorluğu’nun 1833’ten 1849’a kadar eğitim bakanı olan Kont Sergei Uvarov, Polonyalıların bir nesil içinde Ruslara dönüştürülebileceğine inanıyordu. Ancak bir dizi Polonya isyanı Rusya’ya Polonyalıların zorla asimilasyonunun işe yaramayacağını öğretti. Ruslar, bugün Ukraynalılar tarafından kendilerine öğretilmekte olduğu gibi, Polonyalıların aslında kültürlerini ve kimliklerini kaybetmek istemeyen ayrı bir ulus olduğunu öğrendi.
Ukraynalılar da tarihleri boyunca Ruslara karşı isyan etmiştir —17. ve 18. yüzyıllarda Kazak Ukraynalı hetmanların yönetimi de dahil olmak üzere. Ukraynalıların Rus yönetimine ve nihayetinde bağımsızlığa karşı direnişlerinin hikayesi, uluslarının yüzyıllar boyunca Rusya’dan ayrı, Batı’dan etkilenmiş bir tarihe ve kimliğe sahip olmasıyla ilgilidir. Ancak Polonyalıların Rusya’ya karşı şiddetli direnişinin aksine, Ukraynalıların direnişi, Rusların -ilk olarak Çarlık döneminde ulusallıklarını silmenin bir yolu olarak “küçük Ruslar” olarak adlandırılan- Ukraynalıların gerçekten de ayrı bir dili ve kültürü olan ayrı bir halk olduğu yönündeki yanılsamalarını ortadan kaldırmaya yetecek süre ve yoğunlukta değildi. Ukraynalılar ancak bu savaşı kazanarak Ukraynalılar ve hemen herkes için açık olan bir şeyi Ruslara kabul ettirebilecekler: Ukrayna Rusya değildir.
Rusya’nın geleceğine ilişkin tartışmalar temel olarak iki senaryo üzerinde yoğunlaşmıştır: Putin’in görevden alınması ve yerine daha pragmatik bir liderin geçmesi ve Rusya’nın iç çatlaklarının artık ortak bir düşman ve otoriter bir rejim tarafından örtbas edilememesi nedeniyle birkaç devlete bölünmesi. Ancak her iki senaryo da Ukrayna ve eskiden Sovyet bölgesinde yer alan diğer ülkeler için uzun süreli bir güvenlik sağlamıyor. Ülke ve halkı imparatorluk zihniyetinden sıyrılıp “normal” bir Avrupa ulus-devleti hâline gelmezse Rusya’ya karşı güvenlik sağlanamaz. Ukraynalılar, seçkinleri ve vatandaşları ülkelerinin sınırlarını ve Ukrayna’nın ayrı bir ulus olarak devlet kurma hakkını kabul eden normal bir Rusya’nın yanında yaşamayı umutsuzca istiyor.
Ukrayna Batı’nın yardımıyla galip gelse bile Rusya’nın emperyal içgüdülerinin tamamen ortadan kalkması pek olası değil. İmparatorlukların çöküşü genellikle uzun bir hınç izi bırakır; Fransa’nın 1962’de Cezayir’i kaybetmesine bakın, bu ulusal hafızada bir tartışma konusu ve aşırı sağ için bir seferberlik kaynağı olmaya devam ediyor. Yine de emperyal uluslar genellikle -yavaş yavaş da olsa- eski sömürgelerinin egemenliği ile uzlaşır. Rusya Ukrayna’da durdurulursa, eninde sonunda bu iyi bilinen yolu izleyeceğine inanmak için çok neden var. Ancak imparatorluğun terk edilmesi neredeyse her zaman yenilgiyi gerektirmiştir.
Ancak Rus emperyalizmini farklı kılıp dikkat çeken bir husus var: Rusya aslında iki emperyalizmden oluşuyor: Sınırlarının ötesindeki eski harici imparatorluk ve Moskova’nın yüzlerce olmasa da onlarca fethedilmiş ve sömürgeleştirilmiş Rus olmayan halklardan oluşan dahili imparatorluğu. Rusya, Başkurdistan, Çeçenistan, Dağıstan, İnguşetya, Kalmıkya, Saha ve Tataristan da dahil olmak üzere, Rus olmayan bir etnik grubun açık ve hatta ezici bir çoğunluk oluşturduğu çok sayıda ulus-altı cumhuriyet ve diğer siyasi birimleri içermektedir. Rusya’nın tamamen dağılması olası olmasa da bu bölgelerin birçoğu -bazıları geniş doğal kaynaklara sahip- özellikle etnik Rusların yalnızca küçük bir azınlık olduğu durumlarda ulusal seferberlik potansiyeline sahip. Bu da önümüzdeki yıllarda Rusya Federasyonu içindeki şovenist eğilimleri güçlendirebilir ve ılımlıların, liberallerin ve anti-emperyalistlerin desteğini çekebilir.
Putin uzun zamandır Ukrayna’nın Rus tarihinin ve kimliğinin önemli bir parçası olduğunu savunuyor. Tahmin etmediği bir şekilde, olaylar yakında onu haklı çıkarabilir: Ukrayna’nın toprakları üzerindeki kontrolünü geri aldığı ve ulusal ve Avrupalı kimliğini başarıyla savunduğu bir zafer, Rusları daha önce diğer Avrupa halkları ve sömürge sonrası devletler tarafından izlenen normal gelişim yoluna doğru yönlendirmede önemli bir faktör hâline gelebilir. Ukraynalılar, Rusları emperyalizmden arındırılmış bir ulusal anlatıyı -egemenlik sınırları içinde belirgin bir ulusal kimliğe dayanan sivil bir devlet inşa etmeyi amaçlayan bir anlatıyı- benimsemeye zorlayarak yalnızca kendilerinin ve bölgenin güvenliğini değil, aynı zamanda Rusya için de daha iyi bir gelecek sağlamaya yardımcı olabilir.
Bu yazı Talha Dereci tarafından sosyalbilimler.org’da yayımlanmak üzere Türkçeye çevrilmiştir.
Orijinal Kaynak: Karatnycky, Adrian. (2023, February 20), “Can Russia Ever Become a ‘Normal’ European Nation?,” Foreign Policy. Atıf Şekli: Karatnycky, Adrian. (2023, Şubat 21). “Rusya ‘Normal’ Bir Avrupa Ülkesi Olabilir mi?” Çev. Talha Dereci, Sosyal Bilimler. sosyalbilimler.org/rusya-normal-bir-avrupa-ulkesi-olabilir-mi Kapak Resmi: AP/Getty Images/Politico Illustration Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazı Türkçeye yabancı dilden sosyalbilimler.org çevirmenleri tarafından çevrilmiştir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlâli söz konusu olduğunda; sosyalbilimler.org, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve sosyalbilimler.org’un editöryal politikasını yansıtmayabilir. |