1980’li yılların ortasında beni Frankfurt’a Goethe Üniversitesi’ne (ve daha sonra da Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’ne) getiren ve siyaset bilimi, sosyoloji ve hukuk öğrenmeye teşvik eden eleştirel kurama olan ilgimdi. Büyük oranda Joachim Hirsch ve Josef Esser tarafından şekillendirilen (Frankfurt’tan Alex Demirovic ve Lancaster’den Bob Jessop ile yakından ilişkili) materyalist devlet kuramı, özel ilgi alanımdı. Doktora çalışmam, kapitalist toplumlarda sosyal uyum ve ekonomik üretimin kriz durumunu açıklamaya çalışan, 1980’lerin önemli bir neomarksist kuramı olan Fransız düzenleme teorisi (Regulationstheorie) ile ilgiliydi. Bu yaklaşımla daha fazla iştigal etmek ve Fransızca bilgimi geliştirmek amaçlı Paris’e gittim. Orada Michel Foucault’nun çalışmalarıyla karşılaştım ve ilgi alanım buna bağlı olarak değişti. Foucault’nun iktidar çözümlemesi ve iktidar eleştirisi beni epey etkiledi ve kafamdan bir türlü çıkmadı. En sonunda, Foucault’nun 1978 ve 1979 yılları arasında Collège de France’da verdiği derslerde, alışılmadık bir yönetim anlayışına ilişkin “modern devletin soybilimi”* şeklindeki takdimine rast gelince, doktora tezimin konusunu değiştirdim. Bir tanesi hariç bu derslerin hepsine sadece ses kaydı aracılığıyla erişilebilmekteydi. Ben bu bantları Paris’teki Foucault Arşivi’nde dinledim, içeriğini deşifre ettim ve Foucault’nun iktidarın soybilimi üzerine erken metinleriyle ve özneleşme biçimlerine dair daha geç metinleriyle ilişkilendirdim. Benim çalışmam, yönetim mefhumunun Foucault’nun çalışmasında ne kadar büyük bir role sahip olduğunu gösterdi. Foucault, ilk olarak, iktidar ile öznellik arasında incelemelerine başlar. Bu yolla, tahakküm tekniklerinin özneleştirme biçimleriyle nasıl da bağlantılı olduğunu ve politik yönetim biçimlerinin nasıl “kendi kendini yönetme” pratiklerine başvurduğunu incelemek mümkün olur. İkinci olarak yönetim sorunsalı, Foucault’nun her daim öne sürdüğü iktidar teknikleri ile bilgi biçimleri arasındaki sıkı ilişkiyi, “iktidar-bilgi bileşiğinin” sistematik bir şekilde incelenmesine izin verir. Bu iki boyutun kesişimini kavramsal olarak vurgulamak için Foucault, yönetimsellik kavramını takdim eder; yönetimsellik (Gouvernementalität), Fransızcadaki gouvernemental (“yönetimi ilgilendiren”) sıfatından türetilen yeni bir kelimedir. Geriye dönüp bakınca ilgi alanımın bu yeni yönelimi, başlangıçta araştırmak istediğim materyalist devlet kuramının planlanmamış bir şekilde sürdürülmesi gibi görünüyor; tek fark, benim neo-Marksist bir yaklaşımdan soybilimsel bir perspektife geçmiş olmamda – fakat elbette kabul etmek gerekir ki bu “tek” fark, bütün çalışmaya sirayet etti.
Nihayetinde bu arşiv çalışmasından ortaya çıkan kitap, Politik Aklın Eleştirisi: Foucault’nun Modern Yönetimsellik Çözümlemesi başlığını aldı ve 1997 yılında Almanya’da Argument yayınevi isimli, yayınları hak ettiği ilgiyi görememiş, görece küçük bir yayınevi tarafından basıldı. Kitabın yalnızca sınırlı bir entelektüeller ve bilim insanları grubunun ilgisini çekeceğinden çok emindim (o zamanki tahminim 300 kitabın ancak satılacağıydı); fakat ne kadar şanslıyım ki haksız çıktım. Kitap, çok olumlu eleştiriler aldı ve şaşırtıcı bir şekilde epeyce de satıldı. Şu anda on beşinci baskısını yaptı ve son yirmi yılda Foucault’nun yönetimsellik kavramı üzerine yazılmış temel çalışma olma mertebesine yükseldi.
Bu kadar yankı uyandırmasının sebebi, kitabın farklı konjonktürleri kayda geçmesi ve çeşitli anaçlara hizmet etmesindendir. Bu bir “çok yönlü kitaptı” (Annemarie Mol’un The Body Multiple —Çok Yönlü Beden (ç.n.)— isimli kitabına atıfla) ve halen de öyle: Hem konunun uzmanlarınca hem de Foucault’yu ilk defa okuyanlar için okunması kolay bir kitap; neoliberalizm eleştirmenleri için mühim; yanı sıra hem tarihçiler hem de felsefeyle ilgilenenler için de çekici bir kitap. Dört “amacı” özellikle vurgulamak istiyorum. Birincisi bu kitap, ilk yayınlanışından yirmi yıl sonrasında halen Foucault’nun iktidar çözümlemesinin en kapsayıcı ve materyal açısından en zengin tartışmasıdır. Foucault’nun metinlerinin titiz ve detaylı analizine dayanarak, Foucault’nun 1970’lerin başında “iktidarın mikrofiziği”nin hangi problemlerini ve kör noktalarını ortaya koyduğunu görünür kılar. Bu noktalar daha sonra devlet kuramıyla ve özneleşme süreçleriyle ilgili meselelere – ve yönetimsellik sorununa – taşınır. İkincisi, bu kitabın Foucault’nun iktidar analizine bir giriş kitabı olma işlevi de söz konusudur. Bağlamları ve oluşum koşullarını ana hatlarıyla açıklar; Foucault’nun çalışmalarına o ana dek aşina olmamış olan öğrenciler ve ilgilenen herkes için önemli noktaların altını çizer. Üçüncüsü, Foucault’nun çalışmasının sosyal bilimsel sorgulamaları ve araştırma konuları için önemini görünür hale getirir. Yönetimsellik sorunsalını, daha geniş bir tematik ve kişiler bağlamı içerisinde açıklar ve Foucault’nun antik çağda etik ve özneleştirme biçimleri üzerine geç dönem çalışmalarının da yönetim problemiyle kendini gösterdiğine işaret eder. Buradan hareketle kitap, yönetimsellik tematiğinin, Jacques Donzelot, Giovanna Procacci veya François Ewald gibi Foucault’nun öğrencilerinin çalışmaları için önemini de ortaya koyar.
Dördüncü ve son olarak kitap, güncel olanın tespit edilmesinde faydalanılabilecek sağlam bir odak noktasına sahipti ve halen de bu söz konusu. Uluslararası araştırma alanında “studies of governmentality” olarak bilinen sahanın doğumuna katkıda bulunmuştur. Bu araştırma perspektifi Foucault’nun yönetimsellik kavramıyla yakınlık kurar; lâkin bu araştırma alanı içerisindeki çalışmaların pek çoğu soybilimsel-tarihsel yönelimli değildir; daha ziyade, Foucault’nun çözümleme araçlarını güncel toplumsal dönüşümün incelemesi ve eleştirilmesi için müsadere ederler. Buradan hareketle esas soru “neoliberal yönetimselliğin” sınırlarına dairdir ki bu Foucault’nun 1978 ve 1979 yıllarında Collège de France’da verdiği derslerin odak noktasını oluşturur. Dolayısıyla bahsi geçen bu araştırma perspektifi, “neoliberalizmin” iki popüler çözümlenme ve eleştirilme biçiminin dışına çıktığından, büyük bir ilgi gördü. İdeoloji-kritik bakış açısından neoliberalizm, çıkarların kontrol ettiği, manipülatif bir “yanlış bilinç” olarak ele alınırken; öte taraftan, politik ve toplumsal anlamda yeniden sınırlandırılması, dengelenmesi ve uygarlaştırılması gereken, zincirlerinden kurtulmuş bir kapitalizmin zaferi olarak görüldü.
Bu perspektifte Foucault’nun yönetimsellik kavramı yeni ve taze bir bakış açısının oluşturulmasını sağladı. Buna göre, politika ve bilgi birbirine karşıt değildir; tersine, birlikte bir “politik bilgiyi” oluştururlar. Esas mesele pratikler ve rasyonellik arasındaki ilişki, aklı çarpıtma veya geriletme amaçlı karşı karşıya gelmeleri veya gelmemeleri değildir. Söz konusu olan, daha ziyade, tahakkümün meşrulaştırılması veya zor kullanmanın gizlenmesidir. Foucault, neoliberalizmi “politik bir rasyonellik” olarak isimlendirir. Böylelikle pratiklere içkin bilgiye, idare pragmatiğinin sistemleştirilmesine ve “rasyonelleştirilmesine” olan ilginin yönü değişir. Buradan hareketle, Foucault’nun yönetimsellik kavramı, neoliberalizmin ekonominin politikadaki uzantısı şeklindeki yaygın tespitinin sınırlılıklarını gösterir. Bu da devlet ile piyasanın ilkesel olarak ayrışmasını ima eder. Neoliberalizmin “piyasanın tahakkümü” olarak yaftalanması, paradoksal bir şekilde, neoliberal yeniden inşanın toplumsal çerçevesini siler ve politika ve ekonominin ayrışması (neo)liberal programını kuramsal olarak yeniden üretir. Foucault, politika ve ekonominin farklılığının yönetim pratiklerinin esası ve sınırları değil, unsuru ve sonucu olarak işlev gördüğünü ortaya koyar.
Politik Aklın Eleştirisi’nin Türkçede de erişilebilir olacağına çok seviniyorum. Ve bu Türkçede yayınlanmış olan üçüncü kitabım olacak (Biyopolitika, çev. Utku Özmakas, İstanbul: İletişim 2013; Foucault, Yönetimsellik ve Devlet, çev. Utku Özmakas, Ankara: Pharmakon 2015). Bu çok olağanüstü bir durum ve kitabın çevirisine girişmeyi göze almalarından ve maliyetini üstlenmelerinden ötürü Ankara’dan Phoenix Yayıncılığa müteşekkirim. Ayrıca Özge Karlık’a metni Almancadan Türkçeye aktardığı için ve yanı sıra kitabı yayına hazırladıkları için Güney Çeğin’e ve Gürhan Özpolat’a da teşekkür etmek istiyorum; onlar olmadan bu çeviri de olmazdı. Kitabın pek çok okuyucu bulacağına eminim; çünkü biliyorum ki Türkiye’de yönetimsellik kavramını bugün yapılacak çözümlemeler için verimli kılma amacında, muazzam güçlü bir politik kültür ve çok büyük bir kuramsal ilgi var. Umuyorum ki bu kitap, geçtiğimiz yirmi yılda olduğu gibi gelecekte de “kritik” bir rol oynayacak.
Thomas Lemke, Frankfurt am Main, 5. Şubat 2016
Lemke’nin Türkçe Baskı İçin Yazdığı Önsöz
- Yazar: Thomas Lemke
- Eserin Orijinal Adı: A Critique of Political Reason – Foucault’s Analysis of Modern Governmentality
- Çevirmen: Özge Karlık
- Editörler: Güney Çeğin ve Gürhan Özpolat
- Phoenix Yayınları — Ağustos 2016
- Sayfa Sayısı: 576
- ISBN: 978-605-980-131-7