Platon’da Varlık ve Yasa başlığı, varlık ve yasa kavramları arasında ilk bakışta görülemeyebilecek ilişki sebebiyle kimi okuru endişelendirebilir. Ancak sözgelimi yasa ile hukuk arasında kurulacak ilişkiyi imleyen bir başlık herhalde bu türden bir endişeye mahal vermezdi. İşte başlığın bu şekilde belirlenmiş olmasının açıklaması da esasen metnin giderek Platon’da hukuk düşüncesinin izinin sürülmesine yönelmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Şöyle diyor İşsevenler:
Platon, ‘Hukuk nedir?’ sorusundan ziyade adaletin ne’liği ile meşgul olmuştur ve hukuku bir zemin olarak tarif etmek, dahası hukukun ne’liğine Platon’da bir cevap aramak araştırmacıya düşmüştür.”…”bir felsefe dalı olarak hukuk felsefesi başlığı altında söylenebilecekler esas itibarıyla felsefenin görece üst başlıklarında verilen cevaplarca belirlenir, diğer bir ifade ile hukukun ne olduğuna dair izahat evvela varlığın ne olduğuna ve bilgisine dair cevapları gerektirir.
Felsefenin görece üst basamaklarında verilen cevaplarca hukuk felsefesi üzerine söz söylemek… Yazarın -Platon özelinde- okurunu davet ettiği bu teşebbüs iki açıdan kıymetlidir ve metne yaklaşılması olası iki farklı saiki tatmin etme imkanını içerisinde barındırır. İlk olarak böylesi bir çaba hukuk düşüncesinin kavileştirilmesi ve bu nispette hukukî argümantasyonun ikna ediciliğini arttırması bakımından bir değer taşır; bu yönüyle daha ziyade hukuk pratiği ile ilgili okuyucu için hem bilgi sunar hem de zihinsel bir egzersizdir. Diğer taraftan Platon’un varlık felsefesini temel alarak yapılan hukuk felsefesi izahı hiç şüphesiz hukuk felsefesi ile uğraşanların da ilgisini çekecektir. Yalnız, kitaba bu saik ile yaklaşacak okur için yazarın teşebbüsünün bir diğer veçhesi üzerinde durulmadıkça metnin sunduğu imkan gerçek anlamıyla açık edilmiş olmayacaktır: üslup.
Kanaatimce 2500 yıllık bir geleneğe eklemlenen metnin söz konusu geleneğe sağladığı en önemli katkı, yazarının üslubunun sağladığı imkanlardan ileri gelmektedir. Kitabın en kuvvetli yönü olarak öne çıkan bu üslup, Platon’un düşüncelerinin açıklanıp anlaşılması ve daha da önemlisi Platon’dan hareketle yeni düşünsel ufukların keşfi anlamında okura dinamik bir okuma deneyimi sunmakta ve bu itibarla kitabın yalın kat bir monografi sınırlarının çok ötesinde bir felsefe metni olarak ortaya çıkmasına etken olmaktadır. Ancak -metne değil okuma edimine yönelik bir belirlenim olsa bile- yine de ilave edilmelidir ki, Platon’a, felsefeye ve bunlardan hareketle hukuk düşüncesine ilgisi nispetinde okuru yakalayacağı iddia edilen üslup, sebatkâr olmayan okur bakımından taşıdığı çetinlik ve onun metinle cedelleşme miktarının azlığı oranında bir dezavantaja dönüşme tehdidini de ihtiva etmektedir.
Amaçlanan kitabın özetini sunmak olmadığı gibi şimdi vurgulanacak olan kitabın yegâne önemli tarafı değildir. Yine de varlık bahsine ayrılan sayfaların Platon’un varlık felsefesine ilişkin kullanılan alışılageldik planın aksine, onun orfeus ve pitagoras gelenekleri ve mitoloji ile olan ilişkisini konu ederek başlaması ve bölümün de bu başlangıçla paralel bir yapıya sahip kurgusunun Platon’un varlık felsefesinin bugün ikinci planda bırakılmış yönünü vurguladığı üzerinde durmak gerekiyor. Çağımızın disipliner düşünce biçimi, Platon’u felsefe disiplinine mahkûm etmekte ve bunun bir sonucu olarak Platon’un düşüncesi felsefenin “sınırları” içerisinde anlamlandırılmakta iken, İşsevenler’in çabası Platon’u anlamak adına kanımca göz ardı edilemeyecek bir yönü, yani Platon’un bizim disiplinlerimizin kalıplarına sığmayacak şekilde felsefî olduğu kadar ilmî, dinî ve bediî bir düşünce geliştirdiğini üstü kapalı şekilde bizlere hatırlatmaktadır. Bu çaba, Platon’un düşüncesinin (yine “çağdaş disiplinler”imizce tarif etmek gerekirse) ezoterizm ile olan göbek bağına, felsefe disiplini içinden yapılmış bir vurgu olmak itibarıyla anlamlıdır.
Yaklaşık 2500 senedir şerh edilen Platon’a eğilmenin açıklaması kabilinden olmak üzere İşsevenler metninin “şimdinin eşsizliği gereği yeni olduğu[nu] … bugün için farklı bir anlamının olduğunu” ifade etmektedir. Bununla ilişkili olarak ben de, Oxford Sözlüğü’nün 2016 yılının kelimesi seçtiği “post-truth/gerçeklik-sonrası” sıfatını hatırlatıp algının kaypak zemininin günümüzde kapladığı alana bakarak, tekrar ve tekrar aklın yol göstericisi olduğu nesnelliğe referans yapmanın ne kadar da aktüel bir gaye olduğunu ilave etmek isterim; genelde gerçeklik sonrası zamanlar için, özel olaraksa hukukun itibarı ve meşruiyeti adına.
Emre Partalcı
kitap@sosyalbilimler.org
Künye: O. Vahdet İşsevenler, Platon’da Varlık ve Yasa, Tekin Yayınevi, 2015.