Her şey aydınlandı artık…
Ey gün ışığı, bu seni son görüşüm olsun!
Doğurmamalıydı beni doğuran, birleşmemeliydim birleştiğimle, öldürmemeliydim öldürdüğümü… [1]
O, edebiyatın gelmiş geçmiş en trajik kahramanlarından biridir; tanrıların nazarında o kadar talihsiz bir adamdır ki sonunda kendini kör etmiştir. O, yazgı ve kendi kaderini tayin etme meselesinin, sorgulanan toplumun ve hatta tanrısallığın kendisinin üzerine gider. Kimileri onun ölümcül hatasının bu, yani kendisi için planlanmış hayata direnç göstermesi olduğunu söyleyebilir. Diğerleriyse bunu, onun en bağışlanabilir özelliği kabul eder. Bugünün dünyasında, sosyal statülerinden, sınırlanmış kaderlerinden kaçıp kurtulanları methediyoruz. Toplumsal yapıları kast sistemi, sınıf belirlenimini ise özgür iradeye bir hakaret olarak görüyoruz. Oidipus gençliğinden itibaren önceden belirlenmiş bir hayata sahip olmuş ve her fırsatta bunu terk etmeyi denemiştir. Kendisiyle ilgili hakikatin tüm belirtileri ortaya çıkmaya başladığında bile, payına düşene isyan etmeye devam etmiş ve artık yapamayacak duruma gelene kadar onu görmezden gelip karşı koymuştur. O hâlde Kral Oidipus ahlâklı biri midir, yoksa bir katil mi?
Hikâyenin temel ögeleri hemen herkesçe bilinir. Kral Oidipus yüz kızartıcı bir şekilde annesiyle yatmış ve babasını öldürmüştür. Bu, Sophokles’in oyunu yazmasından çok önce ortaya çıkmış ve tarih boyunca yazar, filozof, ressam, müzisyen ve entelektüelleri cezbetmiş bir mittir. Daha çağdaş bir örnek olan Freud, bu miti modern düşünceyle bağlantılı olarak değerlendirmesiyle ünlüdür. Ne yazık ki odak noktayı kaçırmıştır zira Oidipus kendi annesiyle münasebet kurmayı hiçbir zaman istememiştir. O bunu farkında olmadan yapmıştır… ve gerçeği öğrendiğinde, ediminin niteliğini öğrenmekten dehşete düşmüştür.
Sophokles’in yorumu, ne var ki, hikâyenin büyük olasılıkla hem en ünlü hem de en güçlü anlatımıdır. O, hikâyeyi iyi bilmekteydi; trajik efsaneyi tamamlayan Antigone ve Oidipus Kolonos’ta gibi diğer iki oyun da dahil olmak üzere tekrar tekrar mit üzerine yazmıştır.
Kral Oidipus, bu üç oyunun kronolojik olarak ilkidir. Ne var ki oyunun başlangıcından önce de birçok şey meydana gelir. Sophokles’in seyirci kitlesi Oidipus mitinin başından sonuna dek tümünden haberdardı. Bu yüzden Sophokles hikâyenin en başında ne olduğu hakkında bir şey yazmaz; sadece anahtar noktalara anımsatma amaçlı atıflarda bulunur.
Sophokles’in oyunu, Oidipus’un kendi kökenlerini ortaya çıkarışını betimler. Onun için ne talihsizliktir ki, pek de mütevazı olmayan kökenlerinin açığa çıkışı, Oidipus’un kendini bilmeden adadığı bir mezalim tarihini aydınlığa kavuşturur; edimleri, Batı toplumundaki en derinde saklı tabulardan bazılarını gözler önüne serer.
Fakat izin verin baştan başlayalım. Tüm bunlar uğursuz bir kehanetle başlar. Thebaili iki soylu ebeveyn, tanrılardan, oğullarının içlerinden birini öldüreceğini, diğeriyle de yatacağını haber veren bir not alır. Beklenmedik haberle çılgına dönen ebeveynler, ayaklarını bağlayıp dağda ölüme terk etsin diye çocuğu bir hizmetçiye teslim ederler. Ne var ki, bu fikir başka memlekette yetiştirilsin diye oğlanı kurtarıp bir yabancıya veren bir çobana nahoş gelir. İşte genç Oidipus’un şansı nihayet iyiye dönmüştür; Korinthos’un çocuksuz Kral ve Kraliçesine verilmiş ve prens olarak yetiştirilmiştir.
Yazgı çok geçmeden bir kez daha devreye girer. Evlatlık olmakla azarlanan Oidipus, doğru olup olmadığını öğrenmek için kehanetlere danışır. Bu noktada ona kendisinin korkunç kaderinden, babasını öldürüp annesiyle yatacağından bahsedilir. Buna izin vermemeyi kararlaştıran o, derhal şehrini terk eder. Yolda giderken kavşağın birinde bir yolcuyla döğüşür, onu öldürür ve bir daha hakkında düşünmez bile. Thebai şehrine girer ve, şans eseri veya aklının yardımıyla, bir Sfenks’in bilmecesini yanıtlayarak şehri kurtarır. Yerleşik halk bundan çok memnun olur, bu yabancıyı son kralın tahtı ve yatağıyla ödüllendirir. Yıllar sonra şehri bir veba vurur.
Sophokles, tragedyasına burada başlar…
Oidipus artık süratle ortaya çıkan hakikati öğrenmeye başlar. Yazgısına ayak uydurmayı deniyormuşçasına aceleci, hummalı ve sürekli devingen görünür. Seyirciler gerek empatiyle gerekse ona dışarıdan bakarak yıkılır. Bir an önce büyük ve merhametli bir kralken, bir an sonra ihtiyar ve kör bir adama zorbalık eder. Sırayla trajikten irrasyonele, haksız ve tek yanlı ‘adaleti’ temsil eden fazlasıyla kuşkulu bir hükümdarın başına ne geleceğinden korkan üzgün bir adama doğru yön değiştirir. Bir kez daha aklını kaçırıp ilgili ve alakadar bir kocadan, yaşlı bir çobanı işkence ve ölümle tehdit eden sorgu yargıcına dönüşür. Bu, duygu ve endişenin gidip gelişidir.
Çok geçmeden bütün kirli hikâye meydana çıkar; kavşaktaki yolcu babasıdır, ayaklarındaki yaralar çocukluğundaki sıçramalardan kalmadır ve çocuklarının anası kendi canından, kendi kanındandır. Sonuç itibariyle, karı/annesi kendini asar ve zavallı Oidipus sürgüne gitmeden önce gözlerini oyar.
O hâlde bu adam hakkında ne düşüneceğiz? Bir kahraman mı, yoksa canavar mı? Tehdit mi, yoksa kurban mı? Kral Oidipus ahlaklı mı, yoksa bir katil mi?
Oidipus, her bir durumda, bir seçimle birlikte takdim edilmiştir… ya işi oluruna bırakmak ya da içyüzünü ortaya çıkarmak. Her önemli anda, hüküm giyeceği kararlaştırılmış adam hakikatin başa çıkılmaz, nahoş ve hatta fena olacağı hakkında uyarmıştır. Ve her bir durumda, Oidipus, ne getirebileceğine bakmadan hakikati seçer. O, asılsız ve bilinmez olan yerine gerçekliğin kırmızı hapını tercih eder. Sonuna kadar kendine vefalı kalır. Hakikat… tam, korkunç hakikat… meydana çıktığında bundan kaçınmaz. Oidipus eylemlerinin bütün sorumluluğunu üstlenir, hatta zamanında yapmakta olduğu şeyin ne olduğunu bilmese bile.
Kuşkusuz her okuyucu kendi sonucuna varacak ve bu olağanüstü insanın tarafını tutup tutmayacağına kendisi karar verecektir. Her hâlükârda, bu günlerde böylesi asil ve dürüst bir kişi bulmakta oldukça zorlanabiliyoruz.
Dipnot
[1] Oyunun en can alıcı repliklerinden biri. Uzun soruşturmanın ardından gerçekte kim olduğunu öğrenen Oidipus yazgıya isyan eder (Sophokles, Kral Oidipus, Çev. Bedrettin Tuncel; İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2017, s.46) – çevirmenin eki.
Bu yazı M. Kaan Erdoğan tarafından sosyalbilimler.org’da yayımlanmak üzere Türkçeye çevrilmiştir.
Orijinal Kaynak: Leonard, Anya. (2017, March 22), “Oedipus Rex Moral or Murder?” Classical Wisdom. Atıf Şekli: Leonard, Anya. (2018, Eylül 01). “Kral Oidipus: Ahlâklı mı Yoksa Bir Katil mi?” Çev. M. Kaan Erdoğan, Sosyal Bilimler. sosyalbilimler.org/kral-oidipus-ahlakli-mi-yoksa-bir-katil-mi Kapak Resmi: Jean-Antoine-Théodore Giroust, Oedipus at Colonus (1788) Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazı Türkçeye yabancı dilden sosyalbilimler.org çevirmenleri tarafından çevrilmiştir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlâli söz konusu olduğunda; sosyalbilimler.org, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve sosyalbilimler.org’un editöryal politikasını yansıtmayabilir. |