I. Dünya Savaşı’ndan sonra 1960 yılında başlayan yargılamalarda, suçlu görülen Nazi subayı Adolf Eichmann, Mossad ajanlarınca Arjantin’de yakalanıp geri getiriliyor. Mahkemenin yaklaşmakta olduğu günlerde Eichmann bir af mektubu yazıyor ve mektubunda daha sonraları çokça atıfta bulunulan ve pek çok bilimsel çalışmaya esin kaynağı olmuş bir ifadeye yer veriyor: “Biz yalnızca emirlere uyduk”. Mahkeme günü geldi. Yüzyılın dahi kadınlarından, şiddet ve şiddetin kaynağı üzerine çalışmalar yapan siyaset bilimci ve felsefeci Hannah Arent da orada. Daha sonraları, Gestapo şefi Heydrich’in emri altında Yahudi sorununu çözmek için özel olarak görevlendirilmiş Eichmann’ın yargılandığı davada kaleme aldıkları ile ilgili düşünceleri (Kötülüğün Sıradanlığı: Eichmann Kudüs’te kitabında yer alan “kötülüğün sıradanlığı” nitelemesi) bütün dünyada tartışılmasını sağlayacak. Eichmann mahkeme salonunda af ricasını bir kez daha tekrarlıyor: “Savaş sırasında yalnızca amirlere itaat ettik, kötülüğe alet olduk. Asıl sorumlu ben değilim”. Argümanı kabul görmeyen Eichmann 1962 senesinde idam ediliyor. Aynı günlerde ise Stanley Milgram, Yale Üniversitesi’nde Nazi suçlularının davranışlarını anlamaya çalışmakta.
Psikoloji dünyasının yakından tanıdığı ünlü deneyde Milgram (1961), insanın otoriteye nasıl boyun eğdiği anlamaya çalıştı ve sözde öğrenme-bellek konulu deneyi tasarladı. Deneyin kilit noktası, deneklerin şahsi vicdanlarıyla çelişen unsurların varlığına karşı otoriteye nasıl boyun eğdiklerini gösterebilmekti. Milgram’ın deneyine ilham veren soru ise şu: “Soykırımın sonuçları, Eichmann ve benzerleri tarafından da benimsenmekte miydi, yoksa bu kişiler otoriteye boyun eğdikleri için mi soykırım yaptılar?”, “İtaat ettirilerek bir insana kendi ahlaki sistemi dışında neler yaptırılabilir?”.
Deneye kısaca yer verecek olursak; Milgram, deneye katılmaları için para ödenen deneklere öğrenmede cezanın etkisi konulu bir çalışmanın parçası olacaklarını söyleyip onları (hileli bir kura ile) öğretmen, kendi adamını ise öğrenci rolüne sokup, öğrenciyi sesinin duyulabileceği ama kendisinin görülemeyeceği ayrı bir odaya koydu. Deney boyunca öğrenciye sorular sorulacak ve bilemediği sorularda öğretmenin düğmeye basması ile artan dozlarda elektrik şoku ile cezalandırılacaktı (aslında şok yok). Öğretmene deneyin başında düşük akımlı bir şok uygulanarak öğrenciye nasıl bir ceza veriyor olduğu hakkında fikir de verilmiştir. 15 volttan başlayan elektrik akımında limit 450 volttur. Öğrencilerin önceden kaydedilen çığlıkları deney esnasında, elektrik şoku verildikçe öğretmenlere dinletilmektedir. Öğretmen ve öğrenci rollerinin gerçek kura ile belirlendiğini sanan denek öğretmenler, onların yerinde kendilerinin de bulunabileceğinin farkındadır. Yine de deneyin sonuçlarına baktığımızda, 40 denekten hiçbiri 300 volttan önce deneyi terk etmez. Deneklerin %65’i (40 denekten 24’ü) öğrencilere 450 volta kadar elektrik vermiş, deneklerin çoğunun bunu yaptıklarına inanamadıkları, bunu yapmaktan rahatsızlık duydukları gözlenmiştir. Hiç bir yaptırımı olmadığı halde otoriteye uyum sağlandığı ortaya çıkmıştır. Buna göre kişinin kendisini bir araç olarak görmesine bağlı olarak kendi başlarınayken belki de yapmayacakları şiddet içerikli eylemlerin otoritenin emri altındayken yapabilecekleri sonucu çıkmaktadır. Elbette kişinin otorite altında da olsa gerçekleştirdiği eylemin meşruiyet kazanması söz konusu değildir. Ancak olası durumlarda otoritenin etkililiğini anlamak açısından değerlidir.
İtaat Eden Birey Kendini Davranışlarından Sorumlu Özne Olarak Görür mü?
2016 yılında ise Current Biology’de psikolog ve nörologların ortak projesi olan bir makale yayımlandı. Ünlü Milgram deneyinden esinlenilen ve onun bir varyasyonu olan bu çalışmada cevap aranılan soru şu: “İtaat eden birey, kendini davranışlarından sorumlu özne olarak görür mü?”. “Coercion Changes the Sense of Agency in the Human Brain”1 başlıklı makaleye göre; Milgram’ın deneyinde olduğu gibi 1 asistan, 1 denek ve otoriteyi temsil eden de 1 kişi yer alıyor. Deneğin koluna elektrotlar bağlanır ve Elektroensefalografi (EEG) yöntemiyle deney esnasında uyaranlara karşı çeşitli beyin aktivasyonlarını ölçmek hedeflenmektedir. Asistanın önünde yer alan iki tuştan birine basma opsiyonu var. Tuşun birine basarsa denek şok almamış oluyor ancak diğer tuşa bastığında deneğe şok veriyor, karşılığında da biraz para alıyor. (Kendi rızasıyla şok verdiği tuşa basması koşulu ile otoritenin baskısı ile aynı tuşa basması arasındaki farklılıklar da kaydediliyor). Asistanın şok verdiği tuşa bastığı koşulda bir ses duyuyor ve bu sesi tuşa bastığı zamandan ne kadar süre sonra duyduğunu tahmin etmesi bekleniyor. Milgram deneyinde bakılmamış olan olası komplikasyonların önüne geçebilmek için bir süre sonra denek ve asistan yer değiştiriyor ve şokun gerçekten var olduğuna emin oluyorlar.
Deneyden 3 farklı sonuç elde edilmiş; öznel beyan, zaman faktörü ve EEG sonuçları.
- Öznel beyan sonuçlarına göre; itaat eden kişi, yaptığı eylemden dolayı kendisinin daha az sorumlu olduğunu söylüyor.
- İtaat eden kişi, yaptığı eylemin neticesinden sonra sesi duyması esnasına kadar olan sürecin daha uzun olduğunu söylüyor. Kendi özgür iradesi ile şok tuşuna basıyor olmasından sonra geçen sürenin, psikolojik zamanın geçişiyle ilgili bir his olarak, daha kısa süreli olduğunu tahminliyor. Kişinin kendi kendine kurduğu nedensellik ilişkisine göre, aradan geçen zaman hissi, sanki yapılan eylemin faili biz değilmişiz gibi bir algıya dönüşüyor olabilir. Zaman değişkeni, faillik hissinin azalmasıyla doğru orantılı gibi görünüyor.
- EEG sonuçlarına göre ise; asistan eğer kendi rızasıyla deneğe şok vermişse, bu durum beyinde daha fazla aktivasyona sebebiyet veriyor. İtaat altında ise daha düşük aktivasyon gerçekleşiyor.
Çalışmanın sonuçlarına bakacak olursak, Milgram kadar ses getirmemiş olsa da, davranışın açıklanmasında, özellikle de davranışın niyetine göre beyinsel aktivite farklılıklarının görülebilmesi açısından anlamlıdır. İtaat eden kişi, özgür iradesiyle davrandığı duruma kıyasla, kendini ediminin tam faili olarak görmüyor, sorumlu hissetmiyor. Otoriteye boyun eğerek davranan bireyin zaman algısında ve beynindeki bilgi işlemede de farklılıklar gözleniyor. Edimde bulunma söz konusu olduğunda, hareket ile davranış arasındaki ayrım kendini göstermektedir. Ortaya çıkan eylem ve sonuçları aynı olduğu halde, kişinin niyetli olarak bir edimde bulunuyor olması ile itaat altında aynı edimde bulunuyor olması arasında farklılıklar var. Suç kavramı nedenleri ve sonuçlarıyla; psikoloji, hukuk, kriminoloji, etik ve daha pek adli bilimlere ait dalın inceleme konusu. Özgür bir fail ile itaat eden fail arasındaki bu farklılığın, davranışın nedenlerini açıklamayı ilke edinmiş olan psikoloji ile tartışılması, suç kavramının nedensellik bağlamında anlaşılmasına katkıda bulunmuştur.
Nihan Turğut
sosyalbilimler.org Blog Yazarı
blog@sosyalbilimler.org
Kaynakça
- CASPAR, E.A., CHRISTENSEN J.F., CLEEREMANS A., HAGGARD P. (2016). Coercion Changes the Sense of Agency in the Human Brain. Current Biology, 26, 585-592.
- MILGRAM, S. (1963). Behavioral Study of Obedience. Journal of Abnormal and Social Psychology, 67, 371–378.
- http://acikradyo.com.tr/acik-bilinc/otorite-itaat-ve-vicdan
- http://acikradyo.com.tr/arsiv-icerigi/bradley-manning-gibi-insanlari-nasil-yetistirebiliriz
Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazının tüm hakları sosyalbilimler.org‘a aittir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlali söz konusu olduğunda; Sosyal Bilimler Platformu, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı, (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz.