“Zaman” kavramı modern öncesi toplumlarda mekânla beraber ele alınmış ve zaman hesabı mekânla olan ilişkisine göre yapılmıştır. Zamanın kendi içinde bölünmesi ve dilimlere ayrılması modern döneme denk düşmektedir. Modern dönemle birlikte zaman, iş zamanı ve boş zaman olarak –ve onlar da kendi içlerinde olmak üzere- bölünmüştür. Modern öncesinde boş zaman ve iş zamanı, iç içe geçmiş, bütünleşik, sınırları olmayan ve dolayısıyla gün içinde de bölümlenmeyen bir yapıdadır.
16. yüzyıla kadar zamansal örgütlenmenin temelini mevsimler, panayırlar, pazarlar ve kilise takvimi oluşturmaktadır. Hafta ya da ay (süresi toplumlara göre değişmektedir) çok önemli bir zaman birimi değildir. Gündelik yaşamın ritmini belirleme önceliği soyut zaman birimleri olan hafta, ay, yıl gibi ölçülerde değil; görev ve geleneklerdedir. Dolayısıyla zamanın ritmi de toplumsal olaylara bağlıdır (Yırtıcı, 2009: 70).
Modernite öncesi dönemde boş zaman özerk bir alan değildir; ancak tarihi eskiye dayanmaktadır. Antik Yunan’da boş zaman bir şey yapılmayan zaman olarak değil, seçkinlik, estetik, düşünme ve beğeni oluşturma zamanıdır. Dolayısıyla sınıfsal yapıya göre farklılaşmaktadır. Roma Döneminde ise boş zaman sınıfsal ayrışmadan bağımsız iş dışı eğlence zamanını (gladyatör dövüşleri, spor, oyunlar vb.) tanımlamaktadır, modern döneme referans olacak bir anlayışa rastlanmaktadır. Orta çağda ise üst sosyal tabakalar için temsil alanı olan boş zaman, giderek lüks, haz ve israfın alanı olmuştur (Aytaç, 2002: 234-236).
Boş zaman’ın belli saatlerde, günün belli bir bölümünde tanımlı, belirgin bir alan olarak ortaya çıkması Modern dönemde olmuştur. Endüstri devrimi ve piyasa ekonomisinin ortaya çıkışı ile zaman da kapitalizmin gelişimine uygun olarak yeniden tanımlanmıştır. Giddens’a göre; mekânik saatin icadı ve nüfusun neredeyse tamamına yayılması, günün boş zamana-çalışma zamanına uygun olarak dilimlendirilmesi, zamanı nicelleştirip toplumsal yaşama tek biçimli bir ölçüt getirmektedir (Giddens, 2010: 23).
“Özerk” boş zaman algısı modern dönemde, endüstriyalizmin iş dışı yaşamı da disipline etme, kendi üretim mantığına göre zamanı rasyonelleştirmesinin ürünüdür. Çalışanlar iş dışı zamanda kendi kendilerine vakit geçirmeyecekler bu süre de kapitalist mantığa uygun olarak belirlenecektir. Bu yöndeki yaklaşım da zorunluluk/iş saati dışında kalan vakit üzerine geliştirilecek kurguların çeşitlenmesiyle sonuçlanmıştır (Aytaç, 2002: 232).
Böyle bir algıyla yaklaşıldığında iş dışı zamanın özgürce kullanılabilecek, kişinin tasarrufunda olan, kişinin kendine ayırdığı bir süreye denk düşmediği ortaya çıkmaktadır; çünkü görüldüğü üzere boş zamanın “boş zaman” olarak tanımlanıp, belli bir zaman dilimine yerleştirilmesi kapitalizmin ürünüdür. Boş zaman eğer bir kurgunun ürünüyse altında yatan rasyonel olarak belirlenmiş güdü nedir? Bunu boş zamanın değişen anlamında aramak gerekmektedir.
Boş vaktin ticari organizasyonu; medya, eğlence sektörü, alışveriş, müzik, moda, sinema vb. gibi etkili iktidar aygıtları tarafından manipüle edilmesi, denetim altına alınması ile sağlanmakta, böylece bağımlı/örgütlü/yapay/kurmaca bir içerikle donatmaktadır. Başka bir açıdan düşünüldüğünde boş zaman hem çalışanların üretim gücünü yeniden tesis etmesi için hem de boş zaman aktivitelerinin yarattığı pazar alanının canlanması için kapitalizmin gelişimini desteklediği bir alandır da (Aytaç, 2004: 116,117).
“Özellikle, son yüzyılda, iktidarın giderek üretim süreçlerinden tüketim, boş zaman ve rekreasyon süreçlerine kaydığı bir dönemde, belki de en etkili ideolojik hegemonya yöntemleri boş zaman süreçlerinde uygulanmaktadır. Zira, pek çok sosyal teorisyenin de ifade ettikleri gibi, artık iş dışı toplumsal/kültürel süreçler, iktidar mücadelelerinin, rekabetin, nüfuz siyasetlerinin, bağımlılık ilişkilerinin, manipülatif yöntemlerin en fazla kullanıldığı sahalardır. Özellikle, boş zamanın büyük bir pazar olarak görülmesi, kapitalizmin bu alanı tümüyle kolonize etme niyetlerine ivme kazandırmaktadır. Kapitalist düzen, varlığını, boş zamanı kolonize etmek, bu alandaki ilişki ve etkileşim kalıplarını kontrol etmek, yönlendirmek yönünde büyük bir mücadele vermektedir” (Aytaç, 2004: 121).
Lefebvre, boş zamanın ortaya çıkışının zaman kullanımının yeni görüngülerinde saklı olduğunu söylemektedir. Buna göre zorunlu zaman, mesleki işe ayrılan zamanı; serbest zaman eğlenceye ayrılan zamanı; zoraki zaman ise ulaşım, formaliteler vb. gibi iş dışı etkinliklere ayrılan zamanı ifade etmektedir. Modernlik zoraki zamanı yaşamakta; ancak serbest zaman yeni doğmaktadır. Boş zaman ise giderek daha büyük bir önem kazanmakta, gereksinmeler arasına girmekte ve varolan gereksinimleri değişime uğratmaktadır. Örneğin boş zaman artık bir şenlik ya da emeğin ödülü de değildir. Boş zaman özgür bir faaliyetten çok genelleştirilmiş gösteri, sinema, turizm ve televizyondur (Lefebvre, 2007: 65-65).
Boş zaman, modernitenin başlangıcında hoş görülmemiş, uzun çalışma saatleri boş vakte yer bırakmamıştır; ancak üretim kadar tüketimin de örgütlenmesi gerektiğini fark eden kapitalist mantık tüketim sürecine yedeklenen boş zamanı hem emekçilerin üretim gücünün yeniden üretilmesinde hem de iş dışı saatlerin de endüstriye kazandırılmasında kullanma gereğini duymuştur. Bu çerçeveden bakıldığında tarihsel süreçte boş zamanın artması çelişkili bir durum yaratmamaktadır.
Pınar Yurdadön Aslan
blog@sosyalbilimler.org
sosyalbilimler.org Blog Yazarı
Kaynakça
- Aytaç, Ö. (2002). Boş Zaman Üzerine Kuramsal Yaklaşımlar. C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, 28(2), 115-138.
- Aytaç, Ö. (2002). Boş Zaman Üzerine Kuramsal Yaklaşımlar. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 12(1), 231-260.
- Lefebvre, H. (2007). Modern Dünyada Gündelik Hayat. (Gündüz, O., Çev.). İstanbul: Metis Yayınları.
- Yırtıcı, H. (2009). Çağdaş Kapitalizmin Mekânsal Örgütlenmesi. İstanbul: Bilgi Üniversitesi.
Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazının tüm hakları sosyalbilimler.org‘a aittir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlali söz konusu olduğunda; sosyalbilimler.org, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı, (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve sosyalbilimler.org’un editöryel politikasını yansıtmayabilir.