Erich Fromm, okurken siyaset bilimi konuşuyor zannettiğiniz fakat olayı bir anda sosyolojik temele oturtan ve oradan da alıp bireyciğe inerek onun psikanalizini yapan hümanist sosyalist bir düşünür. Özellikle özgürlük bağlamındaki tespitleri bu disiplinlerarası yaklaşımından dolayı alabildiğine zengin içerikli. Eh tabi koç burcu olmasının da bu çok yönlü merakı ve özgürlük eğilimine bir miktar etkisinin olduğunu söyleyebiliriz.
Zat-ı şahaneleri 1900 yılı Mart ayında Frankfurt’ta dünyaya gözlerini açar. Alman asıllı Musevi kökenli Fromm’un “Amerikalı bir psikanaliz” diye nitelenmesi, Amerika’daki pek çok eyalette ruh bilimi üzerine çalışmalar yapmasındandır. Heidelberg, Münih ünivesitelerinde ve Berlin Psikanaliz Enstitüsü’nde eğitim gördükten sonra, Chicago Ruh Çözümleme Enstitüsü’nden davet alarak ABD’ye gider. William Alonson White Ruh Hekimliği, Ruh Çözümleme ve Ruh Bilim Enstitüsü’nün kurucuları arasında yer alır. Yale, New York, Michigan Eyalet Üniversiteleri’nde ve Bennington Koleji’nde öğretim görevlisi olarak çalışır. Ve emekliliğine dek Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapar. 80 yıl, sonra gözlerini açtığı bir Mart ayında, İsviçre’den dünyaya veda eder. Özgürlükten Kaçış, Unutulmuş Dil, Marx’ın İnsan Anlayışı, Umut Devrimi, Sahip Olmak mı, Olmak Mı?, Bırakın İnsan Kazansın: Bir Sosyalist Manifesto ve Program, Ruh Çözümlemeciliğin Bunalimı: Freud’un denemeleri, Marx ve Toplumsal Ruh Bilim gibi çalışmaları birçok dile çevrilmiştir.
Bu araya kadar gelme zahmetinde bulunan pek kıymetli okurumuza bir güzellik yapalım ve elbette ki gugıl’dan bir farkımız olsun diyerek Fromm’un çalışmalarından birinde minik bir yolculuğa çıkacağız. Buyursunlar; İtaatsizlik Üzerine.
Daha kitabın kapağında bizi bir soru karşılar; “Özgürlük neden otoriteye ‘hayır’ demektir?”. Buradan anlayacağımız, Fromm’un özgürlük kavramı için önkabulünün otoriteye “hayır” demek olduğudur. Yaklaşık 80 sayfadan oluşan bu incecik kitapta, 4 başlık altında cevaplanır bu kocaman soru. “Psikolojik ve Ahlaki bir Sorun Olarak İtaatsizlik” adlı birinci bölümde, Fromm “itaat” kavramının toplumca anlamlandırılması, içinin doldurulması sürecini anlatır.
Yüzyıllar boyunca krallar, rahipler, derebeyleri, sanayici patronlar ve ebeveynler, itaatin bir erdem, itaatsizliğin ise bir ahlaksızlık olduğunda ısrar etmişlerdir. Yeni bir bakış açısı getirmek için, bu görüşe karşı şu açıklamayı öne sürelim: İnsanın tarihi, bir itaatsizlik eylemiyle başlamıştır ve bir itaat eylemiyle sonlandırılması beklenmedik bir şey değildir. (Fromm, 9)
Tarihin sonunu getirecek şey Fromm’a göre “itaat”in kendisidir. Çünkü “İbraniler’in Adem ve Havva miti gibi Yunanların da Prometeus miti, tüm insan uygarlığının bir itaatsizlik eylemine dayandığını kabul eder” (9). İtaatsizlikle uygarlığa adım atmış insanlar, pekala itaat ederek evrimin sonunu getirecektir. Fromm’a göre, itaat ve itaatsizlik arasında diyalektik bir ilişki vardır. Tez ve antitezin birleşerek sentez oluşturması, burada da itaat ve itaatsizliğin bir araya gelerek daha üstün bir itaatsizlik ve karşılığında daha üstün bir itaat ve böylece sürüp giden evrim döngüsünü oluşturmasına tekabül eder. İşte bu döngü, herhangi bir itaat eylemiyle sentez oluşturmaya ket vurursa, bu da insanlık tarihinin sonunu getirir.
Fromm itaatsizlik kavramını ele alırken, “toplum neden itaatsizliği ahlaksızlık olarak niteler?” diye başlamaz. Toplumu oluşturan bireylerin kendisine iner ve “neden birey itaat etmek ister, neden hayır diyemez?” sorusuna cevap aramaya çalışır. Burada pek tabi ruh çözümlemeci bir toplum bilimcinin enfes yaklaşımlarını görürüz. İtaat kavramını çok yönlü ele alan Fromm, bunun teslimiyetten farklılaştığı bir noktadan bahseder; “Bir insana, kuruma ve iktidara itaat (heteronom, bağımlı itaat) teslimiyettir, […]. Kendi aklıma ve inançlarıma itaat (otonom, özerk itaat), teslimiyet değil bir onaylamadır” (12). Fakat bunun da yeterli gelmediğini söyleyerek, iki nitelemeye daha ihtiyaç duyulduğundan bahseder. Bunlar “vicdan” ve “otorite”dir. Otoritenin içselleştirilmiş sesinin “otoriter vicdan” olduğunu, her insanın içinde var olan, dış yaptırım ve ödüllerden bağımsız bir ses olan vicdanın ise “hümanist, insani” olduğunu söyler Fromm. Hatta bunu da bir adım öteye götürerek, otoriteyi “akılcı” ve “akıldışı” olarak ayırt eder ve günümüzün en büyük itaat edememe sorununu buraya bağlar:
Herhangi bir açık otorite olmadığı için, itaat etmeye zorlanmadığı için birey, gönüllü olarak bu şekilde davrandığı, sadece “akılcı” otoriteye uyduğu yanılsamasındadır. […] İtaat ettiğinin bile farkında değilken kim itaatsizlik edebilir? (Fromm, 26)
Ve işte Fromm’un belki de en önemli tespitlerinden birisi “nedensiz asi”dir. Ona göre itaatsizlik insanın “hak ve görevi”dir. Bu sebeple, “nedensiz asi”nin, “hayır” demekten aciz konformist (uyumcu) itaat kadar kör ve zayıf olduğunu söyler Fromm (24). Ve der ki, “Asiden değil, devrimciden bahsediyorum”… Daha önce de bahsettiğimiz gibi, Fromm’un itaatsizlikten beklentisi diyalektik döngüden doğacak devrimler, evrimler, daha iyiye gitmelerdir. Tam olarak burada bir soru sorar Fromm, günümüzü görmeden ama öngörerek, “Peki insanın ve toplumun mükemmelleşebilmesi fikrine ne oldu?”. Buna şu şekilde yanıt verir; “Sönük bir ‘ilerleme’ kavramına, tamamen diri ve üretken insanın doğuşunu sağlamak yerine, daha iyi nesnelerin daha çok üretilmesi görüşüne dönüştü (45)”. Bireyin durumunu biraz daha genişleterek bir toplum okuması yapar ki, tam olarak itaatsizliğin getirdiği çıkmazı resmeden bir tablodur bu;
Eleştirel düşünce çok azdır, gerçek duygular çok azdır, böylece bireyi yalnızlıktan ve kaybolmuşluğun dayanılmaz duygusundan ancak diğerlerine uyum sağlamak kurtarabilir […]. Kendi ürettiği nesnelerin önünde ve kendi yarattığı liderlerin önünde diz çöker. Kendi eylemi, kendisinin hükmettiği bir güç olacağına, onun üzerinde ve ona karşı duran yabancı bir güç haline gelir. (Fromm, 46)
Kendi ürettiği nesnelerin önünde diz çökmesi, kendi oluşturduğu liderler tarafından kafese kapatılması hiç şüphesiz insanlık tarihinin sonunu getiren bir itaatsizlik eylemsizliğidir işte.
Gelelim Fromm’un çözüm olarak öne sürdüğü metoda. Bir itaatsizlik biçimi olarak hümanist sosyalizmi önerir Fromm. Onun sözleriyle “sosyalizmin en yüce ilkesi: insanın nesnelerden, yaşamın mülkiyetten, dolayısıyla emeğin sermayden üstün olması; gücün mülkiyetten değil yaratmaktan doğması; şartların insanı değil, insanın şartları yönetmesidir (60)”. Tam olarak önceki paragrafta bahsedilen esaretten kurtuluştur aslında bu. Kitabı noktaladığı cümlelerde de “insan”ı merkeze almanın öneminden bahseder, ve yapısökümüne uğramış sistemlere çağrıda bulunur:
“Sosyalizm sadece sosyoekonomik ve politik bir program değildir; insani bir programdır: Bir sanayi toplumunun şartlarında hümanizm ideallerinin gerçekleştirilmesidir. Sosyalizm radikal olmalıdır. Radikal olmak, köklerine inmektir ve kök İnsan’dır. (Fromm, 77)
Fromm, eserlerinde topluma, toplumsal yapılara, toplumsallığa birey odaklı perspektiften ve psikanalizle yaklaşmasından dolayı çokyönlü ve klasik metodların dışında bir okuma yapma imkanı sunar. Bireyin halihazırda içinde olduğu yapıları sorgular, sorgulattırır. Dahası bireyin kendisini sorgulattırır kendisine; “Nedensiz asi” mi ayık itaatsiz misin? Bilmem. İtaatsiz miyim ki? Ya sen?
Nûpelda Tütüncü
Sosyal Bilimler Blog Yazarı
n.tutuncu@sosyalbilimler.org
Kaynakça
Fromm, Eric. İtaatsizlik Üzerine, Özgürlük Neden Otoriteye “Hayır” Demektir?. İstanbul: Say Yayınları, 2015.
Sanal Mağaza — Idefix | Babil | Kitap Yurdu
Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazının tüm hakları Sosyal Bilimler Platformu’na (www.sosyalbilimler.org) aittir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlali söz konusu olduğunda; Sosyal Bilimler Platformu, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı, (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz.