Kültür-sanata erişim ve katılım imkânlarının geliştirilmesi ve kültürün demokratikleştirilmesi kültür politikalarının temel öncelikleri arasında kabul ediliyor. Farklı kültür yönetimi pratiklerine sahip ülkelerde bu konulardaki araştırma geleneği uzun yıllara dayanıyor, kültür-sanat izleyicisinin ve kültür-sanata katılım alışkanlıklarının geliştirilmesi için hayata geçirilen uygulamaların kapsamı da oldukça geniş.
Kültür-Sanatta Katılımcı Yaklaşımlar adını taşıyan bu rapor, Türkiye’de kültür-sanat alanına bütüncül bir bakış yönelterek alanın “kullanıcılarını” tanımaya çalışırken, izleyici ve katılımcı kavramlarını da açıklığa kavuşturmayı amaçlıyor. Bunu yaparken kültürel hayata erişim ve katılım bağlamını referans alarak “herkes için kültür” önerisini benimsiyor. Bu sayede kültür-sanat hayatına katılanların motivasyonları kadar katıl(a)mama sebeplerini de bireysel ve çevresel, fiziksel ve maddi veya ulaşılabilirlik, güvenlik ve iletişimle ilişkili engelleri hesaba katarak anlamayı hedefliyor. Katılımcılığı, bu nispeten somut engellerin ötesinde kültür- sanat kurumlarında eğitim ve işbirliklerinin yaygınlaştırılması, yerelleşme süreçlerinin hayata geçirilmesi, programlamada yenilikçi yaklaşımların benimsenmesi ve dijital teknolojilerin aktif biçimde kullanılması gibi konulara da değinerek tartışmanın yollarını arıyor.
Rapor, kültür-sanat alanında yeni bir gelişme sayılabilecek katılımcı yaklaşımların neden ele alındığını ve Türkiye bağlamında ne ifade ettiğini anlatan bir giriş ile başlıyor. Kültür-sanatta katılımcılık yaklaşımları ve pratiklerini daha iyi anlamayı sağlayacak tanımlamaları ve Türkiye’deki izleyici profiline dair verileri içeren bir bölümle devam ediyor. Metinde bireyleri kültür- sanat hayatına dahil etmek, katılım pratiklerini artırmak ve çeşitlendirmek için saptanan üç temel adım (Araştırma, Katılımın Önündeki Engelleri Kaldırmak, İzleyiciye Ulaşmada Yeni Yollar Açmak) örneklerle anlatılıyor. Önerilere Türkiye’den ve dünyadan çeşitli iyi uygulama örneklerinin eşlik ettiği bu bölümlerde, her bir adım katılımcı yaklaşımlara ışık tutacak alt başlıklar yardımıyla analiz ediliyor. Değerlendirme ve Öneriler bölümünde ise kültür- sanatta katılımcı yaklaşımların temel prensipleri sıralandıktan sonra kültür-sanat kurumlarının yanı sıra kamunun neler yapabileceğinden bahsedilerek farklı kurumlar arasında kurulacak işbirlikleri ile bireylerin bu yolda nasıl rol alabilecekleri ve katkı sağlayabilecekleri üzerine tavsiyelerde bulunuluyor.
Bugün dünyanın farklı coğrafyalarında benzer şekillerde yaşanan siyasi ve ekonomik bunalımlardan çıkış yolunda kültür- sanatın dönüştürücü ve iyileştirici gücünün farkına varılması ve yaratıcılığa yatırım yapılması önem taşıyor. Raporda derinlemesine incelenen kültür-sanatta katılımcı yaklaşımlar konusunda sivil toplum işbirliğine dayalı yeni uygulamalara ve stratejilere duyulan ihtiyaç günden güne büyüyor.
Rapor, okuyucuyu Türkiye’deki kültür-sanat alanına ve kurumlarına toplumun her kesiminin katılabileceği bir gelecek tahayyülü üzerinden yeniden bakmaya davet ediyor. Konuya İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) perspektifinden bakıldığında ise raporun içeriği ve zamanlaması, kurum tarihinde ilk kez hazırlanan üç yıllık stratejik planın yazım süreci ile paralellik taşıyor. Araştırmada ele alınan yaklaşımlar, İKSV’nin izleyici ve destekçi kitlesiyle kurduğu iletişim biçiminde etkili stratejiler arayışının da dayanak noktasını oluşturuyor. İKSV’nin kültür politikaları çalışmaları kapsamında hazırladığı bu altıncı raporun, toplumsal dönüşüme aracılık edebilecek kültür-sanat alanındaki katılımcı yaklaşım ve uygulamaların yaygınlaştırılması yolunda kalıcı bir adım olması hedefleniyor.
Söz konusu raporun tam metnine buradan ulaşılabilir.
[…] “Türkiye, Dünyanın Neresinde?” deyince, İKSV’nin Şubat ayında yayımlanan kültür-sanat raporu gibi, benim kitabın girişinde bahsettiğim Türkiye’de sadece 1.400 kütüphaneye rağmen […]