Etik; felsefenin araştırma konusu olup, insanın yapıp ettikleriyle alakalı teorik ve pratik bilgi alanıdır. Etik kavramına çoğunluk aşinadır. Yani etik deyince hemen herkesin söyleyeceği bir şeyler vardır. Buna karşılık etik hakkında bilinenlerin, yerel ahlakın ötesine geçemediği görülür. Bir diğer ifadeyle etiğe ilişkin söylemler değer biçilmiş, değer atfedilmiş olabilir. Ne var ki etik, herhangi bir yöreye ait olmayıp; belirli bir inanç, ideoloji ve siyasi görüş içermez.
Harun Tepe (2016), “etik bize insana yakışır bir biçimde eylemde bulunmanın mümkün olduğunu göstermektedir. Bundan ötesi ise her kişinin kendisine kalmaktadır” (s. 44) der. Toplumun yerel ahlak dayatımına karşılık, etik, nesnel çıkarımlarda bulunur. Sözgelimi bir din, toplumun ahlakını biçimlendirebiliyorken, etik, herhangi bir inanç doğrultusunda belirmez. Mengüşoğlu’nun deyişiyle (1965), “etik sahada böyle farklarla karşılaşmayız. Her yerde hak haktır, adalet adalettir; her yerde söz verme, söz vermedir; dürüst olma dürüst olmadır; aldatma aldatmadır” (ss. 40-41). Etik bunu gösterir ve geriye çekilir. Sözgelimi herkesin bir dine ya da aynı dine mensup olamayacağını bilerek, toplumun ahlaki unsurlarının herhangi bir dini perspektifle belirlenmemesi gerektiğini savunur. Savı; nelik, temellendirme ve kavramsal ayrım yapma aşamalarından geçer. Yani ilgisini felsefi süzgeçten geçirir. Sonrasında düşünen varlıklar olarak, insanlar tarafından anlaşılmayı bekler. Nitekim bir şeyi dayatmak etiğe yaraşmaz.
Harun Tepe (2016); “etik olarak doğru olan, yapılması gereken ‘iyi’ olan, insan için iyi olandır” (s. 12) der. Başka bir deyişle insan için iyi, bir ülkede olanın, başka bir ülkede de geçerli olabilme olanağıdır. Sözgelimi aldatma mevzusunda kimsenin aldatılmayı istemeyeceği düşünülür. Etik de “insan aldatılmaya layık değildir” der. Bunu her yerde, herkes ve her zaman için talep etmektedir. Yerel ahlak ise kendi ahlaki normlarını oluşturur. Günah duygusuyla ilişkilendirilmiş çalma, öldürme, aldatma, yalan söyleme vb. eylemlerin ne için insan için iyi olmadığı sorusu, yerel ahlakta cevabını bulmaz. Konu bununla da sınırlanmamıştır. Yerel ahlakın bozukluğu şöyle de ifade edilebilir: Bir toplumda kadınlara; araca binme, merdivenden inme-çıkama ya da araç ile seyahat halindeyken oturma önceliğinin iyi kabul edildiği ama o toplumda kadın-erkek eşitsizliği, kadına şiddet (fiziksel-ruhsal) ve kadın cinayetlerinin bolca yaşandığı düşünülsün. Burada etiğin bilgisel bir sorunu olduğu kesindir. İnsanı daha da kaygılandıran etiğin inşa edilememesinden kaynaklanan yerel ahlakın hegemonyasıdır.
Harun Tepe’ye göre (2016), “etik değerlere uygun eylemlerde bulunanlar, insanın değerine zarar vermeden yaşayabilenlerdir” (s. 135). Öyle ki kadının geçiş önceliğinden önce, insanca yaşamaya gereksinimi vardır. Ahlaklılık; bacak-bacak üstüne atmamak, kadınları önden buyurmak, büyüklerinin elini öpmek, iffetli olmak, alkol kullanmamak vb. olduğu müddetçe bir toplumda etik sorunlar son bulmayacaktır.
“İster şeylere ister davranışlara ilişkin olsun, etiğin konusu ‘iyi’dir” (Tepe, 2016, s. 87). İyi yaşam, insan için iyi ve daha yaşanılır bir dünyanın ne türden bir yaşayış olduğu asırlardır araştırılmaktadır. İnsanın yaşamsal sorunları bitmediğine göre, etiğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuluyordur.
Savaş, açlık, ekolojik dengede bozukluk, teknoloji kullanımında sınır tanımazlık, mülteci sorunu, fakirlik, işsizlik, siyasi kayırmacılık vb. unsurlar çağdaş felsefe sorunlarından yalnızca birkaçıdır. Bu vb. problemlerin çözümü, önemli bir oranda etikte yatar. Zira etik ile “kişilerin temel hakları korunur. (ve yine etik ile) Kişilere insanca yaşama ve insan olarak taşıdıkları olanakları gerçekleştirme olanağı tanınırsa bir ülkede temel özgürlükler yaşanır hale gelir” (Tepe, 2016, s. 93). Yani barış, tokluk, doğayla barışık olma, teknolojiyi ölçülü kullanma, birlikte güven içinde olma, toplumsal zenginlik, iş hayatında refah ve adaletli tutumlar etiğin teorik ve pratik bilgisine bağlı olarak gerçekleşmektedir.
Umut Tuna Doğaner
blog@sosyalbilimler.org
sosyalbilimler.org Blog Yazarı
Kaynakça
- Tepe, H. (2016). Teorik Etik-Etiğin Bilgisel Sorunları. Ankara. BilgeSu.
- Mengüşoplu, T. (1965). Değişmez Değerler ve Değişen Davranışlar. İstanbul. İstanbul Üniversitesi.
Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazının tüm hakları sosyalbilimler.org‘a aittir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlali söz konusu olduğunda; sosyalbilimler.org, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı, (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve sosyalbilimler.org’un editöryel politikasını yansıtmayabilir.