Totaliter rejimin ideal öznesi, inandırılmış Komünist ya da Naziler değil; fakat gerçekle kurgu ve doğruyla yanlış (yani düşünce standartları) arasındaki farkı ayırt edemeyen insanlardır! — Hannah Arendt
“Yalnızlık kişiseldir ve aynı zamanda politiktir.” diye yazmıştı Olivia Laing yılın en iyi kitaplarından olan The Lonely City adlı eserinde. Yarım yüzyıl önce, Hannah Arendt (14 Ekim 1906- 4 Aralık 1975) kendi entelektüel çıkışında, 1951 klasiği şaşırtıcı derecede zamansız The Origins of Totalitarianism‘de yalnızlığın bu tuhaf paralel boyutlarını son derece kişisel bir keder ve politik hayatımızın vazgeçilmez bir değeri olarak incelemişti.
Arendt, yalnızlığı “terör için ortak bir zemin” olarak resmediyor ve işlevini baskıcı politik rejimlerin hem ana silahı hem de ana zararı olarak inceliyor. Siyasette yalanlar üzerine çığır açan eserinden tam olarak 20 yıl önce şöyle yazıyor:
Terör gibi, tahribattan önceki, sadece zorba şekli bile insanlar arasındaki bütün ilişkileri bozar, bu yüzden, ideolojik düşüncenin oto-kontrol mekanizması gerçeklikle bütün ilişkileri tahrip eder. Hazırlık aşaması, insanlar hemcinsleriyle ve çevrelerindeki gerçeklikle iletişimi kaybettiklerinde başarıya ulaştı; çünkü bu temaslarla birlikte, insanlar hem deneyim hem de düşünce kapasitelerini kaybettiler. Totaliter rejimin ideal öznesi, inandırılmış komünist ya da Naziler değil fakat gerçekle kurgu ve doğruyla yanlış (yani düşünce standartları) arasındaki farkı artık ayırt edemeyen insanlardır.
Arendt, zorba rejimleri sürekli kılan şeyin izolasyonla manipülasyon olduğunu savunur —en etkili şekilde “bize karşı onlar” rivayetlerinin ayrılıkçılığıyla elde edilen bir şey:
Terör, sadece birbirlerine karşı izole edilen bireyler üzerinde hakim olabilir. Bu nedenle, bütün zalim hükümetlerin başlıca endişelerinden biri de bu izolasyonu ortaya çıkarmaktır. İzolasyon terörün başlangıcı olabilir ve kesinlikle en verimli zemini de, sonucu da budur. İzolasyon, deyim yerindeyse, totalitarizm öncesine aittir; onun damgası iktidarsızlıktır; çünkü güç daima birlikte harekete eden insanlardan gelir, izole insan tanımı gereği güçsüzdür.
İzolasyon mutlaka yalnızlık ile aynı olmasa da, Arendt yalnızlığın zorba rejimlerce etki edilen izolasyonun hem yetişme ortamı ve hem de vahim bir sonucu haline gelebileceğine dikkat çeker:
İzolasyonda birey, insani bir desise olarak dünyayla iletişimde kalır; sadece insan yaratıcılığının en temel formu olan ortak dünyaya kendinden bir şeyler katabilme kapasitesi yok edildiğinde, izolasyon büsbütün dayanılmaz hale gelir. İzolasyon sonra yalnızlık oluverir. […] İzolasyon hayatın sadece politik gerçekliğini etkilerken, yalnızlık bütün olarak insan hayatına etki eder. Totaliter hükümet, bütün zorba rejimlerde olduğu gibi, bireyleri izole etmeden, kamusal hayatın gerçekliğini, insanların politik kapasitelerini yok etmeden kesinlikle var olamaz. Ancak bir tür hükümet olarak totaliter egemenlik yenidir; çünkü bu, izolasyonla yetinmez ve özel hayatı da yok eder. Kendisini yalnızlık, dünyaya asla ait olmayan ve insanlığın en radikal ve umutsuz deneyimleri arasında olan bir deneyim üzerine temellendirir.
İnsan ilişkileri, topluluk ve aidiyete dair ısrarımızın nedeni bunların baskı karşısında en büyük cesaret ve direniş fiillerinden olmalarıdır. İrlandalı şair ve filozof John O’Donohue’nin sözleriyle:
İnsan hayatının antik ve ebedi değerleri — doğruluk, birlik, iyilik, adalet, güzellik ve aşktır — hepsi gerçek aidiyet ifadeleridir.
The Origins of Totalitarianism bütün olarak kayda değer bir okumadır. Bunu Arendt’in birbirimizi nasıl insancıllaştırdığımızı, sanat ve bilimin insan hayatını aydınlatış biçimlerindeki farklılığı anlattığı ve yazarın aşk mektuplarını içeren The Life Of Mind’ı ile tamamlayın.
Çeviri: Zeynep Şenel Gencer
sinema@sosyalbilimler.org
sosyalbilimler.org Sinema Editörü
Künye: Maria PopovaHannah Arendt on Loneliness as the Common Ground for Terror and How Tyrannical Regimes Use Isolation as a Weapon of Oppression, Brain Pickings, 20 Aralık 2016
Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazının tüm hakları sosyalbilimler.org‘a aittir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlali söz konusu olduğunda; sosyalbilimler.org, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı, (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve sosyalbilimler.org’un editöryel politikasını yansıtmayabilir.