Stoacılık ve Epikourosçuluk kavramlarının her ikisi de insanların sandıkları anlamlara gelmiyor. Stoacılık dendiğinde hissizlik, duygusuzluk akla gelirken Epikourosçuluk denince ise zevki önceleyen, nefsine düşkün ve hazcı kavramları akla geliyor. Basmakalıp söylemler her zaman yetersiz kalırlar ancak bu durumda Stoacılık veya Epikourosçuluk takipçisi olmanın ne anlama geldiği hakkındaki bu söylentiler her iki felsefeye de hiç adil davranmıyor. İki felsefenin de temeli, tıpkı kurucuları Zenon ve Epikouros’un hayatları gibi MS. 300 Atinası’na dayanır. Her iki felsefe de bize aşırı hazlar ve zevklerden kaçınmayı öğütler. Fakat şunu önden belirtmek yararlı olacaktır ki Epikourosçuluk da rahata düşkünlüğün bizim sandığımız kadar savunucusu değildi —tıpkı Stoacıların duygusuz olmayışları gibi.
Buradaki ilginç bir nokta olarak, Stoacılık’ın rakip ve muhalif felsefe ekollerinden yaptığı ödünçlemelerden başlayabiliriz. Stoacı filozof Seneca, Ahlak Mektupları eserindeki Epikouros eleştirisinde filozoftan hatırı sayılır derecede alıntı yapmıştır. Bir mektubunda; “Bugün Epikouros’ta bulduğum ‘Neşeli yoksulluk onurlu bir mertebedir’ sözünü düşünüyorum (evet gerçekten de düşman saflarını da gözetliyorum) demiştir.” Lucilius’a yazdığı bir başka mektupta da; “Hâlâ Epikouros’tan sayfalar karıştırıyorum ve bugün ondan alıntılıyorum: ‘Gerçekten özgür olmak için felsefeye köle olmak gerekir.’’’
Seneca’nın neden Epikouros’dan bu kadar çok alıntı yaptığını soruyor olabilirsiniz ki bunu Seneca da öngörmüş: “Neden kendi okulumuzdan değil de Epikouros’dan alıntılar yaptığımı merak ediyor olabilirsiniz. Fakat bunları neden herkese ait saymaktansa yalnız Epikouros’a ait sayalım.” Ya da bir diğer sert biçimiyle: “İyi sözleri olan kötü bir yazardan alıntı yapmaktan hiç çekinmeyeceğim” demiştir.
Seneca’nın bilgeliğin peşinde olduğu çok açıktır. Nereden geldiğini umursamamıştır. Bu gerek dinde ve felsefede gerekse de diğer konularda tutucuların kaçırdıkları noktadır. En ufak bir hikmet bile geliyorsa bunun kaynağının Stoacılık mı yoksa Epikourosçuluk mu olduğunu ya da Stoacılık ile harfiyen uyup uymadığını kimin umurunda olur? Önemli olan tek şey size ve hayata katkısıdır.
İmparator Marcus Aurelius da aynı bakış açısına sahipti. Kendime Düşünceler adlı eserinde “Pek çok durumda Epikouros’un ‘Acı her zaman dayanılmazdır ancak sonsuz değildir. Bunu kendine her zaman hatırlatmalı ve acıyı hayal gücüyle devleştirmemelisin.’ sözünden destek almalısınız” der. (Üç büyük Stoacı filozoftan Epiktetos ise Epikouros’tan alıntı yapmak bir yana ona çok ağır suçlamalar yöneltmiştir.)
Şimdi bu iki okul arasındaki farklara odaklanalım. Stoacılık adil ve erdemli bir yaşamın kişinin deneyimleyebileceği en yüksek iyi olduğunu, acı ve hazza aynı şekilde yaklaşılması gerektiğini söylerken Epikourosçuluk ise temelde hayattan acıyı çıkararak kişisel hazzı maksimumuma çıkarmayı öğütler.
Epikouros’un tanımıyla haz, mutlu bir yaşamın başlangıcı ve sonudur. Muhtemelen duyduğunuz Epikouros okulunun meşhur bahçesinin kapısında okulun mottosu olan “Yabancı burada bir süre kalmakla iyi edersin buradaki en yüksek iyi hazdır.” yazar.
Epikouroscular için erdem haz iken Stoacılar içinse erdem hayatın temel ilkesini ve gidişatını oluşturur. Stoacı filozof Seneca’nın da dediği gibi “Erdemin sana yol göstermesine izin ver, böylece her adımın sağlam olur.”
Sizin de muhtemelen çıkarımladığınız gibi her iki felsefe de birbirine yakın yaşam tavsiyeleri veriyor olsa da en sonunda farklı ideallere yönlendirirler.
Her ikisi de acıdan kaçınmayı öğütlerken Epikourosçuluk bunun yolunun mütevazi bir hayat ve iyi dostluklardan geçtiğini söylerken Stoacılık ise bunun yolunun hayatın akışına teslim olmak olduğunu söyler. Epikourosçuluk kaygılardan özellikle de ölüm ve Tanrı korkusundan kurtulabilirsek ve temel arzularımızı giderebilirsek Tanrılar kadar mutlu olabileceğimizi öne sürer. Epikourosçular atomik teoriye inandılar ve ölümden sonra ruhun oluştuğu atomların dağıldığını ve varlığımızın sona erdiğini düşündüler. Epikouros’un dediği gibi; “En korkunç kötü olan ölüm bizim için hiçbir şeydir. Çünkü biz varsak ölüm yoktur. Ölüm varsa biz yokuzdur.”
Stoacılar ise yaşananlara isyan edip değişmeyecek olanın yasını tutmaktansa, onları kabul eden ve doğa ile uyumlu bir yaşamı aramışlardır. Stoacı Epiktetos’un da dediği gibi; “Biz Zeus’a bağlı küçük dallarız. Hangi dal ki ağacın gövdesinin planlarını sorgular?”
Epikourosçuluk ve Stoacılık acıdan kaçınmak konusunda da ayrışırlar. Stoacılar acının algılardan kaynaklandığını ve bizim acı çekmeme yetimiz olduğunu düşünürler. Epiktetos; “İnsan olaylardan değil onlara bakış açısından acı çeker.” der.
Stoacılar hayatta ne engellerle karşılaşılırsa karşılaşılsın ne acılar yaşanırsa yaşansın kişinin mutlu olabileceğini söyler. Hayatta önümüze çıkanları kabul edip incindiğimize inanmadıkça incinmediğimizi görerek acıdan kaçınıp mutlu bir hayat sürerek bunu başarabileceğimizi söyler. Epikourosçular ise ölümden ve Tanrılardan korkmadan, gereksiz ve yapay arzulardan kaçarak mutluluğun geleceğine inanır. Zihnin dinginliği basit bir yaşama ve güvenilebilecek dostlara bağlıdır. Karmaşık tüm arzulardan kaçınmak ve dostlara yakın olabilmek için çizdikleri ideal yaşam toplumsal hayattan olabildiğince uzak ve olabildiğince eve yakın olmaktı. Epikouros; “Tüm yaşam boyunca mutluluğu elde etmek için en önemlisi dostlar edinmektir.” der.
Stoacılık ise toplumsal hayattan çekilmeyi içermemekle beraber bu durumu erdemsiz olarak da nitelendirir. Stoacılık birbirimize karşı sorumluluklarımız olduğunu ve toplumsal hayatın katılımcılığa dayandığını söyler. Bir Stoacı toplumdaki rolünü her ne kadar zor ya da stresli olsa da kabul etmeli ve yerine getirmelidir. İyi bir vatandaş olmayı becerememek dört temel Stoacılık erdeminden olan adaleti ihmal etmektir.
İki felsefe de zarar vermeyi ve kanunları çiğnemeyi doğru bulmaz ancak sebepleri farklıdır. Stoacılık için erdemin her şeyden üstün olduğunu, mutlu olmak için gerekli olan tek şeyin erdem olduğunu ve geri kalanların ağırbaşlılıkla karşılanması gerektiğini söylediğinden bahsetmiştik. Diğer bir deyişle erdem, yaşama bir gaye verir. Epikourosçuluk ise erdemi uygulanabilirlik üzerinde görür. Epikouros, sizi mutluluktan alıkoyacağı için yasaları çiğnemeyin der. Ve adaletsizliğin özünde kötü olmadığını iddia eder. Ancak bu yasaları çiğnerken suçlu hissetmeyen insanları gözden kaçırır. Epikourosçular aynı zamanda toplum sözleşmesine, birbirine zarar vermeme anlaşmasına inanır ve ahlakı bu çerçevede tanımlar. Dostlarına iyi davranmak onları size daha sadık kılması açısından önemlidir.
Daha önce bahsettiğimiz gibi, Seneca Ahlak Mektupları kitabında Epikourosçuları sert eleştirken özellikle de karşılıklı çıkar ilişkisine dayanan arkadaşlık anlayışlarına da değinmiştir: “Sadece kendini düşünerek arkadaşlık edinerek yanlış yapıyor. Bunlar ancak iyi gün dostluklarıdır. Çıkar için seçilen arkadaşlar ancak işe yaradıkları sürece memnun eder. Faydası olduğu için başlayan arkadaşlık yine bu yüzden sona erer.”
Stoacılıkta ise tam tersine arkadaşlık ortak paydalara ve birbirinin karakterine duyulan hayranlığı temel alır. Birine karşı duyulan içten sevgi kişiye kendi çıkarlarını arkadaşlarının gerisine attırır. Epikourosçulukta erdem kavramının sadece amaca giden yoldaki araç olması ve yaşam için birincil reçete olan arkadaşlık konusunda felsefenin eksikleri olduğu görülüyor.
Hazcılık ve zevk konusunu soruyor olabilirsiniz. Epikourosçular ne derece hazcıydılar?
Epikourosçuların hazzı iyi olarak tanımladığını hatırlayın. Doğa bizi hedef gerçekleştirmenin mutlu edeceği şekilde tasarladı bu nedenle de bu tatmin hissini aramak iyi ve doğaldır. Ancak bu aradığımız haz aşırı olmamalı çünkü hazzın genelde diğer yüzü acıdır. Bu acıdan kaçınmak için Epikouros hazzı üç gruba ayırır. İlki doğal ve ihtiyaç olanlar, ikincisi doğal ve ihtiyaç olmayanlar, üçüncüsü ise yapay ve ihtiyaç olmayanlar.
Birinci grup kolay tatmin edildiğinden her zaman peşinde koşmamış gereken hazlardır. Sadece bu hazlar dingin bir zihin için yeterlidir. Bunlar yaşamsal gereksinimler olan yeme, içme, uyuma, barınma ve sosyal ilişkilerdir.
İkinci grupta ise seks, çocuk sahibi olma ya da takdir edilme ihtiyacı gelir. Bunlar mutlu olmak için gerekli değildir. Acıdan kaçınmak için bunlarda aşırıya kaçmamak gerekir.
Epikourosçuların kendilerine düşkün hazcılar olduğu efsanesini dağıtmak için ise ulaşılması zor olan ve alkol ile aşırı cinsel zevkleri içeren yapay ve ihtiyaç duyulmayan zevklerin de var olduğunu düşündükleri söylenebilir. Ve Epikourosçular bu zevklerden kaçınmayı öğretir. Epikouros son iki kategoriyi dahil ederek şu uyarıyı yapar: “Azla yetinemeyen hiç yetinmez.”
Bu Stoacılık ile ne açıdan zıttır? Stoacılıkta erdem en yüksek iyidir ve doğayla uyumlu bir iradeye sahip olmaktır. Zaten olacak olanı istemek en iyisidir. Hayatın gereklerini istemek normal olduğundan bu dürtüleri gidermek gerekir. Ancak Stoacılıkta açlık ve susuzluk gibi dürtülerin tatminsizliği de kabul edilebilirdir eğer yaşanırsa kabul edilmelidir.
Stoacılık ve Epikourosçuluk arasında farklı özetleyecek olursak; Stoacılar erdemli davranışları ve doğayla uyumlu yaşamla ilgilenirken Epikourosçular acıdan kaçınıp doğal ve ihtiyaç duyulan zevkleri kovalamakla ilgilenir. Bu metinden çıkarılacak önemli ders ise toplum olarak eğer faydalı ve kullanışlı ise Seneca ve Epikouros gibi isimlerden bilgelik ve irfan almayı unuttuğumuzdur.
Bu yazı İrem Oltan tarafından sosyalbilimler.org’da yayımlanmak üzere Türkçeye çevrilmiştir.
Orijinal Kaynak: Daily Stoic. (No Date). “Epicureanism and Stoicism: Lessons, Similarities and Differences”, Daily Stoic. Atıf Şekli: Daily Stoic. (2021, Nisan 15). “Epikourosçuluk ve Stoacılık: Dersler, Benzerlikler ve Farklılıklar”, Çev. İrem Oltan, Sosyal Bilimler, Link: https://www.sosyalbilimler.org/epikouros-stoa Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazı Türkçeye yabancı dilden sosyalbilimler.org çevirmenleri tarafından çevrilmiştir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlâli söz konusu olduğunda; sosyalbilimler.org, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve sosyalbilimler.org’un editöryal politikasını yansıtmayabilir. |