1İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından 10-11 Haziran 2017 tarihleri arasında düzenlenen, orijinal ismiyle “Contextualizing History Writing in the Ottoman and Indian Worlds” adlı konferansa katılma olanağı buldum. Konferans bildirileri, Osmanlı sosyo-ekonomik tarihinden, siyasal tarihine değin birçok konuyu ihtiva etti. Bu konferansı başta Oktay Özel, Suraiya Faroqhi, Ahmet Ersoy vb. camiada tanınan akademisyenlerin katıldığı bir bilgi şöleni olarak niteleyebilirim.
Bildiriler içerisinde dikkatimi en fazla çeken ve şahsi olarak not aldığım konu ise başlıkta belirttiğim Ianache Vacarescu’nun el yazmalarını transkript ederek sunan, Viyana Üniversitesi’nden Konrad Petrovszky’nin sunumuydu. History of the Almighty Ottoman Emperors and the Troubles of Translation adı ile sunduğu bildiride, XVIII. yüzyılda yaşamış bir Romanya eliti olan Vacarescu’nun el yazmalarını deşifre etmiş ve ilginç içerikleri bizlerle kavuşturmuştur. Daha da ilginci Vacarescu hakkında yaptığım kapsamlı bibliyografya taraması sonucunda elimde bir “hiç”liğin varlığı. Vacarescu bugüne değin Türk akademisyenler tarafından ya fark edilmemiş ya da yazılmaya değer bulunmamış olabilir. Durum böyle olmasına karşın, bildiri sahibi Konrad ile olan şahsi münasebetlerim sonucu birkaç bilgiye ulaşmış bulundum. Şimdi bu bilgileri sizlerle paylaşacağım.
Öncelikle Vacarescu ismi, Romanya’nın bilinen ve en köklü aristokrat ailelerinden birisi olarak tarih sayfalarında yerini almıştır. Vacarescu ailesi, Wallachia (Osmanlı kaynaklarında Eflak) bölgesinde iskan etmiş ve burayı yüzyıllar boyunca idare etmiş bir sülaledir. Transilvanya bölgesine gelmeleri hakkında ise kesin bir tarih mevcut değil fakat, İber Yarımadası’ndan geldikleri ve“Kukenus” adlı bir mitolojik kuruluş ile iktidarlarını meşru kıldıkları söylenebilir. Kökenlerine dair diğer bir iddia ise Basarabya bölgesine gelip yerleşmiş bir Kuman soyundan geldikleridir. Bu aile ile ilişkili olarak bilinen en büyük isim şüphesiz 1714 yılında İstanbul’a getirtilip kendisine komplo kurulduğu gerekçesiyle Sultan III. Ahmed tarafından idam edilen Constantin Brancoveanu’dur. Nedeni ise Osmanlı-Rusya-Avusturya arasında cereyan eden bir dizi savaşlar sırasında taraf tuttuğudur. Burada ana konumuzdan kaymamak için ilgilendiğimiz Ianache Vacarescu’nun kendisini anlatmayı gerekli görüyorum.
Vacarescu, takriben 1740 yılında doğmuş ve 1799 yılında kuvvetli ihtimalle zehirlenerek ölmüştür. Vacarescu çok yönlü ve karakteristik bir elittir nitekim, ilk Rumence gramer ve sözlüğü kaleme almış, şiirler ve ağıtlar yazmıştır. Konrad’ın belirttiğine göre de yine, Wallachia büyük kilisesinin ve yasalarının hamisidir. Bunun yanı sıra yine Türkçe-Rumence gramer kitabı yazmış ve ardından Osmanlı tarihi kaleme almaya başlamıştır. Bu kaleme aldığı tarihe ise Osmanlı hakimiyetinde bulunan bölgelerin muhtevasını yazarak başlamıştır. Vacarescu’nun el yazmalarını çözmek ise örneklere bakılırsa oldukça güçtür çünkü, yazarken kullandığı birden fazla dil söz konusudur. Örneğin bir paragrafa Rumence başlayıp diğerini Türkçe ya da Almanca yazabilmektedir. Bu yüzden transkript ederken birçok sorun araştırmacıların karşısına çıkmaktadır.
Buna rağmen Konrad Petrovszky, el yazmalarını olabildiğince titizlikle tercüme ederek gerçekten muazzam bir iş başarmıştır. Buradaki diğer önemli mesele ise şudur; Vacarescu’nun Osmanlı’nın vakanüvist geleneğine bağlı kalarak imparatorluğun ve sultanların tarihlerini yazmış olmasıdır. Tevarih-i Ali Osman olarak bildiğimiz anonim Osmanlı tarihleri gibi Vacarescu’da İslam Peygamberinin hayatından başlayarak en somut örnek olarak Sultan I. Abdülhamid ve Sultan III. Selim gibi hükümdarların hayatını anlatmıştır. Bu eserini yazmaya başladığı yer ise Osmanlı tarafından sürüldüğü Nikopolis’tir.
Dikkate değer diğer bir nokta ise yine Vacarescu tarafından yazılan ve Sultan I. Murad’a atfedilen şiirdir. Şiir, Konrad’ın aktardığı şekilde şöyle:
Murad passed away in peace,
And not on the battlefield
While Minerva was silent…
Şiir şu şekilde tercüme edilebilir:
Huzura erişti Sultan Murad
Bir Savaşta değildi
Minerva sessizken..
Görüldüğü üzere tıpkı Oruç Beğ’in tarihindeki gibi ölen sultanların ardından ufak ağıtlar Vacarescu tarafından da yazılmıştır. Burada Athena ya da Roma’daki adıyla Minerva’nın2 adının anılması ise oldukça ilgi çekicidir, Antik Yunan ve Roma mitolojisinin XVIII. yüzyılda bile başvurulan, yaşayan bir gerçeklik olarak karşımıza çıkması bu ilgi çekiciliğin nedenidir.
Ianache Vacarescu’nun, Osmanlılara bağlı, Eflak bölgesinde yaşayan bir aileye mensup olduğu kesin bir bilgidir. Onun çok karakteristik ve çok yönlü bir entelektüel olduğunu daha öncede belirtmiştim, buna paralel olarak eklenebilecek diğer bir husus onun, Habsburg-Osmanlı ilişkilerinde belirli bir dönem diplomat olarak oynadığı roldür. Siyasi ilişkilerin içerisinde olması onun birçok kez sürgün cezasına çarptırılmasına sebebiyet vermiştir. Sürgünden en son Wallachia’ya dönerek zehirlenip hayatını yitirmiştir, faili ise bilinmemekle birlikte, Osmanlı devleti tarafından zehirlendiği iddiası söz konusudur.
Sonuç yerine; Konrad Petrovszky tarafından sunulan bu bildiri yeni araştırmalara açık bir alan gibi durmaktadır zira, yaptığım bibliyografya taraması sonucunda çok fazla somut neşriyata denk gelmedim. Fakat yine de bu bildiri “bildiğimizi” zannettiğimiz Osmanlı tarihi hakkında muazzam bilgiler vermektedir. Buradan hareketle çıkarılacak birkaç sonuç vardır; Osmanlı tarihi, salt arşiv belgelerine dayalı olarak yazılamaz nitekim İnalcık hocanın dediği gibi Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa üzerinde azımsanmayacak derecede geniş bir ağa sahiptir.
Ianache Vacarescu’nun bir Hıristiyan olmasına rağmen, İslam Peygamberi, Osmanlı İmparatorluğu ve onun sultanları hakkında yazdığı methiyeler, imparatorluğun ağının yayılışında ve çeşitli kültür örüntülerini bünyesine dahil etmesinde ne kadar başarılı olduğunu kanıtlaması açısından son derece ehemmiyete sahiptir…
Gökhan Toka
sosyalbilimler.org Blog Yazarı
blog@sosyalbilimler.org
Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazının tüm hakları sosyalbilimler.org‘a aittir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlali söz konusu olduğunda; Sosyal Bilimler Platformu, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı, (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz.
Dipnotlar
↵1 | Bu başlık 10-11 Haziran 2017 tarihleri arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleşen, “Contextualizing History Writing in the Ottoman and Indian Worlds (C.1400-1850)” adlı konferansta, Konrad Petrovszky tarafından bildiri olarak sunulmuştur. |
---|---|
↵2 | Minerva (Etrüskçe Menvra): Antik Yunanlılar tarafından Athena olarak adlandırılan bilgi, hikmet ve savaş tanrıçası olarak bilinir. Roma’daki karşılığı ise Minerva’dır. |