Geçtiğimiz yüzyıla damgasını vuran isimlerin içerisinde Mustafa Kemal Atatürk’te yer alır. Paylaşılmak için sürekli olarak tartışılan bir imparatorluğun küllerinden modern bir devletin ortaya çıkartılmasındaki en büyük paylardan bir tanesi hiç kuşkusuz ona aittir. Osmanlı imparatorluğunun elde kalan son toprak parçalarından bir tanesi olan Selanik’te dünyaya gelir ve Balkan coğrafyasının yaşadığı o müthiş dönüşüm süreci içerisinde büyüyerek ileride oluşturacağı devlet modelinin ve uygulamaların da planlamalarını yapar.
Aslında hayatı boyunca etrafında dostları olmasına karşın yalnızlığı hiç ama hiç dinmez. Weber’in karizma kavramının ete kemiğe büründüğü hallerinden bir tanesidir ve hayatının sonuna kadar hep bu doğrultuda belirleyen, yol gösteren olarak kalmaya devam edecektir. Hatta ölümünden sonra da etkisini sürdürecek ve kurduğu ülkenin gidişatında daima etkili olmayı sürdürecektir. Bu açıdan yakın tarihimizde olanlara baktığımızda ise karşımıza çıkan resim veyahut resimler muhtelif şekiller arz etmektedir. Her şeyden önce resmi tarih boyunca bizlere anlatılan ve daha ilkokul sıralarından başlayarak aktarılanlar ve resmi devlet söyleminin ortaya koyduklarının, bu ülke yurttaşlarını hem cumhuriyetleriyle hem de kurucu liderleriyle mesafeli bir şekle büründürdüğünü itiraf etmeliyiz.
Bunda hiç kuşkusuz ülkemizin kurucu kadrosu olan askerlerin bıraktığı yerde devreye girmesi gereken siyaset mekanizmasının hiçbir zaman tam anlamıyla işlerini yerine getirmemesinin ve sürekli olarak bir geçmişte yaşama halinin var kılınmak istenmesinin büyük bir etkisi bulunmaktadır. Askerler yaptıkları her darbenin ardından Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı nesiller yetiştirme konusunda açıklamalarda bulunmalarına karşın özellikle 1960 darbesinin ardından geçen birkaç yıl içerisinde kendi yaptıkları darbeye karşı darbe girişimlerinde bulunmuşlardır. Askeri vesayetin hep hissedildiği ve buna olanak sağlayan sivillerin hiçbir zaman gerçek anlamda demokrasi peşinde koşmadıkları bir yer olmanın zorluklarını hepimiz farklı boyutlarda ama acı bir şekilde yaşadık!
Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü sonrasında başlayan ve hiç bitmeyen iktidar mücadelesinde kimin daha fazla Atatürkçü olduğunu göstermesi amacıyla yapılan uygulamalar ve ardından tam aksi yönde hareket etmeler ile birlikte pragmatizmin dibine batmış bir ülke haline dönüştürüldük. Cumhuriyetin kurulması ve ardından yaşanan modernleşme politikaları ile birlikte değişen hayat tarzına karşı duran ve uygulamaları sindiremeyenler açısından Mustafa Kemal, Atatürk değil hep içten içe tepki gösterilen bir lider olarak kaldı. Özellikle harf devrimi bu bakış açısına sahip olanlara göre geçmişle olan bağlantımızın kopartılmasını ve bir gecede cahil kalmamızın önünü açmıştır.
Dünyada esen savaş rüzgarlarının eşiğinde daha devletçi politikalar uygulamak durumunda kalan ve bir taraftan da kafasındaki hayat tarzına uygun kitleleri yaratma yoluna giden bir liderin, yapıp ettikleri şimdi tarihin objektiflik ilkesine tamamen aykırı bir biçimde yapı çözüme uğratılıyor. Her şeyden önce ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel açıdan dönemin koşulları göz önünde bulundurulmadan yapılacak olan bütün eleştiriler problem arz edecektir. Çünkü hem ülke içerisinde yaşanan gelişmelerin hem de dünyada esen faşizm uygulamalarının yansımaları fazlasıyla etkide bulunacaktır. Bu açıdan 1930’lu yılların Türkiye Cumhuriyetinde yaşananları bu gözle değerlendirmek gerekmektedir.
Tabii bir de bizim ülkemizde ister yakın isterse de uzak tarihimizde olup bitenler hususunda üzerinde uzlaşabileceğimiz ve güvenilirliği konusunda yaslanabileceğimiz kişi ve kaynak sayısı da sıkıntılarımız arasında yer almaktadır. Özellikle ülkemizin kurucu lideri ve kurucu kadrosu konusunda sadece resmi tarihin yansımaları üzerinden konuşan buna karşın insani boyutu hep göz ardı edilen bir anlayışa sahip olduğumuz da açıktır. İşte tam bu noktada Mustafa Kemal Atatürk’ün asker, devlet adamı, lider kişiliğinin dışında çok yönlü ve çok katmanlı bir kimlik görünümü arz ettiği gerçeğini, başta öğrenciler olmak üzere, tüm yurttaşlarımızla buluşturmamız gerekiyor.
Yaşam tarzı ile olduğu kadar ölümü ve sonrasında yaşananlarla da ülkesine yön vermeye devam eden bir liderden söz ediyoruz. Kafamızı çevirdiğimiz her yerde yanı başımızda olmayı sürdüren ve fotoğraflarıyla, heykelleriyle, söylediği sözlerle bizlere eşlik eden bir dehaya sahibiz. Bütün ülke, ona duyduğu şükran duygusunu, minneti, sevgiyi gösterebilmek için her 10 Kasım günü saat 09.05’te saygı duruşuna geçiyor. Bunun aksini yapanlar yok mu? Tabii ki var, ondan nefret edenler yok mu? Tabii ki var. Ama bunların olması, onun ortaya koyduklarını veya eserindeki büyüklüğü gölgelemeye yetmez.
Resmi törenlerin dışında son on yıl içerisinde her seferinde katlanarak artan bir ilgi ile karşı karşıyayız. Ortaya konulan mirası öylesine kötü kullandık ve öylesine tuhaf bir hale geldik ki, şimdi cumhuriyetin gerçek sahipleri olan cumhur, kendi mirasına sahip çıkmaya başladı. Siyasilerimiz ne söylerlerse söylesinler, halkımızın büyük bir çoğunluğu açısından kurulan cumhuriyetin ve onu kuran kadronun başındaki kişi olan Mustafa Kemal Atatürk’ün onların gözündeki yeri ve önemi tartışılacak bir konum değildir. Bunun aksini ispatlamaya çalışmak da bundan nemalanarak var olan durumu kullanmak için uğraşmak da nafile olacaktır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, en büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyetini, beğenelim beğenmeyelim kendi dönemi içerisinde dünyada saygı duyulan bir devlet konumuna getirmeyi başarmıştır. Hatta açtığı yol, kendisinden sonra dünyadaki pek çok ülke açısından da bir model olarak kabul görmüştür. Din ve Devlet İşlerinin Birbirinden Ayrılması olarak nitelemenin ötesine gidemediğimiz ve hiçbir zaman gerçek anlamda manasını anlayamadığımız Laiklik kavramını, modernleşme adımlarını hızlandıran yeni kurulan ulus devletin içerisine zerk etmiştir. Eğitimin, kalkınma ve gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşabilmek için ne kadar mühim bir alan olduğunun bilincinde olarak, yurt dışına öğrenciler göndermiş ve onlarla ülkemizin ufkunu genişletmeyi başarmıştır.
Bir dönem yerden yere vurulan buna karşın ülkenin kendi iç dinamiklerinin etkisi ile oluşturulan bütün büyük devlet teşekküllerinin oluşturulmasından tutun da, hukuk, sağlık, spor, müzik, edebiyat, kültürel hayat ve tabii ki gündelik hayata kadar pek çok alanda büyük ve hızlı dönüşümlerin önünü açmıştır. Yapılanları değil yapılış şekillerini eleştirebilirsiniz, daha iyisini şöyle yapabilirdik diyebilirsiniz ama ne söylerseniz söyleyin ortada olan mirası yıllar içerisinde kötü kullandığımız gerçeğini de açık yüreklilikle söylemek durumundasınız. Olmasaydın olmazdık, daha kötüsü olmazdı gibi cümleleri kullanmak yerine artık kurucu liderimizi istirahatgâhında rahat bırakacak cümleler kurarak işe başlayabiliriz. Günahlarıyla sevaplarıyla bir fani olan Mustafa Kemal Atatürk’ü ortaya koyduğu eserleriyle değerlendirmeli ve onun insani yönlerini çocuklarımıza öğretmeye özen göstermeliyiz. Şekilsellikten ve resmiyetten yeterince çektik, mirasının peşinden gideceksek eğer başta eğitim olmak üzere önümüze koyduğu medeniyet seviyesine ulaşmak için uğraşalım ve birbirimizi Atatürk’ü bahane ederek yemekten vazgeçelim!
Ahmet Talimciler
blog@sosyalbilimler.org
sosyalbilimler.org Blog Yazarı
Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazının tüm hakları sosyalbilimler.org‘a aittir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlali söz konusu olduğunda; Sosyal Bilimler Platformu, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı, (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve sosyalbilimler.org’un editöryel politikasını yansıtmayabilir.