Mübadele, kırdan kente göç, işçi göçü, çevre ülkelerde devrim ve savaş sonrası yaşanan göçlerin hikayeleri, bize Anadolu coğrafyasının göç üzerine kurulu olduğunu anlatıyor. Ancak yine de Batı’da disipliner anlamdaki göç çalışmalarına olan ilginin Türkiye’de de yaygın hale gelmesi, yüz yıl sonraya yani son yıllarımıza tekabül ediyor. Son dönemde kaleme alınan tez, kitap ve makaleler incelendiğinde, ülkeye gelenler ağırlıklı odak noktasını oluştururken, ülkeden özellikle son dönemde gidenler hakkında sınırlı sayıda çalışmanın bulunduğu göze çarpmaktadır. 140Journos ekibinin 30 Aralık 2017 tarihinde yayımlamaya başladığı Seküler Göç videoları, son dönemde yaşanan dış göçlerin öncekilerinden farklı olduğunu düşündürmesi açısından dikkat çekici bir çalışma olarak kayıtlara geçti. Bu meseleye dair kayda değer çalışmalardan biri de Eylül 2018’de Metropolis Yayıncılık’tan çıkan Bu Ülkeden Gitmek kitabı. İletişim Yayınları etiketiyle yayımlanan Polis Destan Yazdı: Gezi’den Şiddet Tanıklıkları adlı çalışmanın beş yazarından ikisi olan Gözde Kazaz ve H. İlksen Mavituna’nın birlikte kaleme aldığı çalışma, kendisi de yıllar önce gidenlerden olan ve göç çalışmalarından tanıdığımız Regent’s University London’da öğretim üyesi olan Prof. Dr. İbrahim Sirkeci’nin sunuşu ile başlıyor. Dört bölümde incelenen kitabın sonunda KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır ile yapılan bir söyleşi de yer almaktadır.
Sirkeci’nin sunuş için kaleme aldığı metin, özellikle göç çalışmaları ile ilgilenenler için ders niteliğinde. Sirkeci, “Göçün mutlulukla yakından ilgisi var.” dedikten sonra, bulunduğu yerde yeterince mutlu ol-a-mayanların göç ettiğini ifade ediyor. Metinde, nüfus hareketlerini anlamlandırmaya imkân veren “Göçün 3KA’sı Modeli”ne dikkat çekiyor. Bu model, Katılım Açığı, Kalkınma Açığı ve Kitle Açığı üzerinden temellendirilmektedir. Söz konusu modele göre; Katılım Açığı ya da Demokratik Açık olarak adlandırılan temsil sorunu, göç dalgalarının ardındaki temel nedenlerden biridir. Kalkınma Açığı, göç vermenin ülke içindeki eşitsiz gelir dağılımları ile paralel olarak arttığını anlatmaktadır. Kitle (Nüfus) Açığı, hem doğurganlığın yüksek olduğu ülkelerde inşa edilemeyen sosyo-ekonomik fırsatların göç verme nedeni olduğuna dikkat çekerken hem de doğurganlığın düşük olduğu ülkelerin ise yaşam maliyeti düşük ve iklim bakımından cazip olan ülkelere verdiği göçlerden bahsetmektedir. Sirkeci ayrıca göç etmeye imkan tanıyan yeterlilikleri de “4 Sermaye” olarak özetliyor. Öncelikle, göç edenin fiziki olarak engelinin bulunmamasına işaret eden Fiziksel Sermaye; göç masraflarını karşılayabilecek para için Mali Sermaye; hedef ülkede gündelik hayatı sürdürmek için gerekli tüm bilgi donanımları için Beşeri Sermaye ve son olarak göç eylemi sırası ve sonrasında göç edenin işini kolaylaştıracak dayanışma ağları için Toplumsal Sermaye.
Konunun verimli bir biçimde irdelenebilmesi için öncelikle kitapta da alıntılanan bir kaç anekdotu aktarmakta fayda var. New World Wealth tarafından yayımlanan Küresel Servet Göçü 2018 başlıklı raporuna göre son 3 yıl içinde Türkiye’den 13 bin milyoner yurtdışına göç etti. Ayrıca 2006-2016 yılları arasında Türkiye’den gelişmiş ülkelere her sene ortalama 6 bin iltica başvurusu yapılırken, 2016’nın ilk 10 ayında bu sayı 9600’e çıkmış; bir önceki yıl 1300 olan sığınma başvurusu sayısı ise 2016’da 5160’a fırlamış. Türkiye’den gidenlerin sayısında ciddi anlamda artış olduğu açık. Aslında bu verilerin bir başka pratik yansımasını görmek için bakabileceğimiz Ekşi Sözlük’teki Türkiye’den S..tir Olup Gitmek başlığı altındaki (21/10/2018 itibariyle) 1032 sayfa ileti de bize bu ülkeden gitmeye olan ilginin günden güne katlanarak arttığını göstermektedir. Ülkenin siyasi ortamından bunalan, kalabalıklardan korkan, geleceğe dair kaygıları olan, güvensiz ve huzursuz bir kitlenin göçü olan bu göç, ülkenin şimdiye kadar yaşadığı göç deneyimleri içerisinde, farklılıkları sebebiyle yeni bir parantez açılarak incelenmesi gerekiyor.
Kazaz ve Mavituna, kitabın çıkış noktasını “…yeni göç hareketliliğinin geçmişe kıyasla hangi açılardan farklı olduğu, kendini gitmek zorunda hisseden bu ‘huzursuz yurttaş’ların neden bu hisleri taşıdıkları ve hangi saiklerle harekete geçtikleri yönündeki soruların…” oluşturduğunu söylüyor. Buradan hareketle gitmek zorunda olmasa da, ülkenin siyasi ve toplumsal atmosferinin kendisini baskı altında hissettirdiği gibi gerekçelerle gitmek zorunda kaldığını hisseden 27 kişi ile görüşme yapılmış. Önsözde yazarların da belirttiği gibi, çalışma herhangi bir akademik/bilimsel iddia taşımıyor; belirli bir sosyolojik araştırma metodu takip edilmemiş. Daha çok gazetecilik perspektifinden konuya yaklaşılmış: “Asıl merak ettiğimiz sayılar değil, hikayelerdi.”
Kitabın ilk bölümü olan Memleket Tahayyülleri’nde Türkiye’nin söz konusu göç sürecinde kaynak ülke olmasının nedenleri sorgulanıyor. Fiziki sınırlarının ötesinde Türkiye’nin nasıl bir yer olduğu görüşmecilere soruluyor. Alınan yanıtlardan biri hayli çarpıcı:
“Her geçen gün insanlar daha da mutsuzlaşıyor, daha da hastalanıyor, daha da parasızlaşıyor. Türkiye’de 20-35 yaş arası insanlar tüketim, savunma, kaygı bozukluğu ile yaşıyor. Sadece konuşulan üç dört konu kaldı. Seçim ne zaman, şunu ne kadara aldın filan… Kimse durup sen ne dinlemeyi seviyorsun diye sormuyor ama sor, işyerinde kimin nereye ne kadar borcu var hepsini bilirler. Konuşulanlar kısıtlı ve sığ.”
Bölümün sonunda verilen cevaplardan akılda kalanlar; yılgınlık, kabullenme, korku, idare etme kültürü, yıpranmak, silkelenmek, uzaklaşmak, bulamamak gibi ifadeler.
İkinci bölüm olan Göç Motivasyonları’nda öz olarak “Neden gidiyorlar?” sorusuna cevap aranıyor. Eğitim, statü, yaşam biçimi ve ekonomik anlamda Türkiye’de de iyi sayılabilecek konumda olan insanları göç etme konusunda ikna eden şeylerin neler olduğu sorgulanıyor.
Yeni Hayat adlı üçüncü bölüm, önceki bölümlerde işlenen göçün neden ve nasıl yapıldığı meselesinden sonra, göçmenleri hedef ülkede bekleyenin ne olduğuna odaklanıyor. Mesele, “adaptasyon, kabul edilme, içerilme/dışlanma, yabancı olma hali, göçmen kimliği, Türkiye’yle bağlar, yurt/memleket/vatan tahayyülü” ekseninde tartışılıyor.
Bir İhtimal Daha Olsa Gerek başlıklı kitabın son bölümünde daha önce görüşülen Türkiye’den giden ya da gitmek üzere olan kişilerden farklı olarak Türkiye’den ayrılmamayı tercih edenler ile görüşme yapılmış. Ancak bu kişilerin ülkede mutlu olduğu için kaldığı anlaşılmasın; kültürel ve ekonomik olarak gidenler ile aynı seviyede olup ülkeyi gidenler gibi gören, söz yerindeyse ‘rahatsız’ kişiler… Bu kez de ülkeden ayrılmamayı tercih edenlerin motivasyonlarının her şeye rağmen ne olduğu sorgulanıyor. Kitabın sonuna eklenen “Aklımla bakınca karamsarım, yüreğimle bakınca iyimserim” başlıklı Bekir Ağırdır söyleşisi ise göç çalışmaları alanına ilgi duyanlar için yine ders niteliğinde. Kitap boyunca okuduğumuz göç hikayelerine daha bütüncül bakabilmemizi sağlıyor.
Göç çalışmaları alanına katkı sağlayan ve yeni ufuklar açmaya elverişli bir çalışma olan kitap, aslında tüm kesimlere hitap ediyor. Ortak paydası Türkiye’de yaşamak olan tüm insanlara, ülkeden göç etmeseler dahi kendi hikayelerini anlatmakta yani anlatılan senin hikâyendir. Kitap boyunca işlenen tüm kaotik ve iç karartıcı tasvirlere rağmen ironik bir biçimde, kitabın son cümlesi olan Bekir Ağırdır’ın sözü yüzde tebessüm bırakan bir son niteliğinde: “… çok şey var da, umutsuzluğu kader saymak doğru değil.”
Hatice Merve Manap
Sosyal Bilimler Yazarı
h.m.manap@sosyalbilimler.org
Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazının tüm hakları sosyalbilimler.org’a aittir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlali söz konusu olduğunda; sosyalbilimler.org, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve sosyalbilimler.org’un editöryal politikasını yansıtmayabilir.