Dünyayı değiştiren araştırmayı yapmaya sabitlenen odakla, hırslı akademisyen için yazma süreciyle ilgili mutlu hissetmek olsa olsa yalnızca ikincil bir kaygı olabilir. Ama akademisyenlerin yazma “alışkanlıklarını” sorgulayan anketimizin ara bulguları -şu anda 40 ülkenin üzerinde 510 cevapla- yazma tatmininin yayınlama üretkenliğiyle ve muhtemelen, kariyer başarısıyla fazlasıyla bağlantılı olduğunu gösteriyor.
Geçtiğimiz dört ay boyunca [yazının orijinal dildeki tarihi 24 Ekim 2018, Editör Notu], akademisyenlerin yazmaya ve yayımlamaya devam etmek için kullandıkları araçları ve sistemleri araştırmaktayız. Bu çalışma Şubat’ta LSE Impact blogunda, hakkında yazdığım ilk araştırmadan esinlendi. Amacımız akademik bir yaşam boyunca -doktora derecesinden profesörlüğe kadar- bilimsel yazımın ve yayımlama sürecinin bir resmini çizmek ve bilim insanlarının, kariyerlerinin her bir aşamasında nasıl daha iyi desteklenebileceklerine dair bazı tavsiyeler çıkarmak. Şu ana kadar sonuçlar ilgi çekici.
Deneyim ve Yaş: Yazma Tatminsizliği Başlarda Doruğa Çıkıyor ama Düzeliyor
Araştırma, akademisyenlerin yazmaya ve yayımlamaya devam etmelerine yardım edecek araçları ve teknikleri geliştirdikçe, kendi yazma süreçlerinden tatminlerinin zamanla arttığını gösteriyor. Veri, yazma tatmininde düz bir artış olduğunu ileri sürmezken (kariyerin orta aşamasında, incelemek istediğimiz gerçekten düşük noktalar var), zamanla artan tatmin düzeylerine -ya da en azından, yavaşça azalan tatminsizliğe- işaret ediyor.
Veri, bilim insanlarının kariyerleri boyunca yazma süreçlerinden en çok 25 yıllık deneyimden ve 55 yaşından sonra tatmin olduklarını gösteriyor. Bu, bir yandan da üretme baskısını en az hissettikleri zaman. Bilim insanları yazılarından en çok kariyerlerinin tam başında (0-2 yıl) -oldukça belirgin bir payla- tatmin değiller. Bu, aynı zamanda yazma ve yayınlama baskısını da en fazla hissettikleri zaman.
Gerçekten çabalıyorum. Yazmak için inzivaya çekilmek istiyorum, ama küçük çocuklu bir aileyle ve kenarda az parayla, kariyerinin başında bir araştırmacı olarak yazma sürecini yürütemiyorum.
Yarı zamanlı ders veriyorum ve doktora tezi üzerinde çalışıyorum. Ayrıca küçük çocuklarım var. Çocukların ihtiyaçları değiştiğinden dolayı bir rutini tutturmak güç. Başkaları size bağımlıyken bir rutine bağlı kalmak çok zor.
Sistemler ve Rutinler: Birini Edinin ve Bundan Emin Olun
Yazma süreçlerinden en fazla tatmin olan akademisyenler ya yazmalarına yardımcı olacak belli şeyler yapıyorlar ya da özellikle herhangi bir şey yapmaya ihtiyaç duymadıklarını, yazmaları gerektikçe ve gerektiği zaman sadece yazdıklarını söylüyorlar. Tatmini en az olanlar, işe yarayan bir şey bulup bulmadıklarından emin değiller, bu nedenle de süreçleri biraz gelişigüzel.
Belli taktiklerle bir tür kişisel yazma sistemine veya rutinine sahip olmak -basit bir zaman bloklama yöntemi kullanmak gibi- işleri rayında tutmaya yardımcı olurken, veri, bilim insanlarının kendi süreçlerine dair kesinliklerinin olmasının daha önemli olduğunu gösteriyor.
Araştırma, yazma üretkenliği için “çözüm” olarak belirli herhangi bir taktiğe ya da taktik kombinasyonuna işaret etmiyor, ama bir tür kişisel sistemin olması ve bu sistemin ne olduğuna dair netliğin olması fark yaratıyor.
Yoğun ders dönemleri süresince haftada iki ya da üç günü veya sadece bu günlerin bazı bölümlerini hep ayırıyorum. Ders vermediğim zaman ardışık olarak altı günü ayırıyorum. Her hafta en az bir güne ihtiyacım olduğunu biliyorum.
Kötü bir alışkanlık olarak, son teslim tarihine kadar bekleme alışkanlığını edindim, sonuç olarak da hep bir panik halinde yazıyorum.
Baskı: Baskıyı Bekleyin ama Dış Kaynaklara Dikkat Edin
Ankete katılan akademisyenlerin %82’si mevcut olarak yaptıklarından daha fazla yazma ve yayımlama baskısı hissediyor -belki de bunda şaşırtıcı bir şey yok. Ama bu insanların %65’i baskının dış kaynaklardan ziyade, öncelikle içten hissedildiğini, yani, kurumsal hedeflerden, meslektaşlardan, danışmanlardan ya da idareden ziyade, kişisel kariyer hırslarından ve kendi alanında ilerleme arzusundan ötürü hissedildiğini söylüyor.
Ancak yazılarından ve yayınlarından tatmini en az olan akademisyenler aynı zamanda dış baskıyı en çok tecrübe edenler. İçten gelen yayın yapma baskısı geç kariyer dönemine kadar yüksek bir düzeyde devam ederken, bu, yüksek düzeylerde tatminsizlikle tam olarak bağlantılı değil. Bu, akademisyenlerin iç baskıyı işin bir parçası olarak kabul ettikleri izlenimini uyandırabilir. Birini inceleyelim…
Ağır bir ders yükü, dersler, ders planları ve geri bildirimleri not almanın ötesinde, yazmaya en az zaman anlamına geliyor. Ama kariyerimde ilerlemek için verdiğim derslerin değil, araştırma verimimin ve yayınlarımın gerekli olduğunu biliyorum.
Yazım sürecim konusunda daha tutarlı olmak isterdim. Üretken aşamalardan geçiyorum, ama dış meseleler gibi şeyler beni alıkoyduğunda, bazen tamamen raydan çıkıyorum.
Engeller: Psikolojik Engeller Başa Çıkması En Zor Olanlar
Akademisyenler her türlü günlük yazma engelini ve zorluğunu tecrübe etmelerine rağmen araştırma, bunlardan bazılarının genel tatmine diğerlerinden daha zararlı olduğunu gösteriyor. Örneğin, akademisyenler öğrencilerin kaynaklı sektelerin, idarecilerin ve iş yükünün kendi yazılarına ve araştırmalarına mâni olduğunu ve bunlarla başa çıkmanın zor olduğunu kabul etseler de bunlar, tam olarak yüksek düzeylerde tatminsizlikle bağlantılı değil. Belki de bilim insanları bunlara benzer engelleri sadece işin parçası olarak görüyordur?
Daha az sayıda akademisyenin erteleme, bunalmış ya da olumsuz duygular hissetme gibi şeylerin kendilerini yazmaktan alıkoyduğunu söylemesine rağmen, bunlara benzer engelleri tecrübe etmek tatminsizlik hisleriyle fazlasıyla bağlantılı. Bir kariyerin ilk aşamalarında en yoğun tecrübe edilenler de aynı zamanda bunlara benzer engeller.
Özellikle geniş zaman dilimleri karşısında erteleme yüzünden donup kalıyorum. Son teslim tarihleriyle ‘korkak tavukçuluk’ oynuyorum. Yazma şeklimden nefret ediyorum.
Fikir konusunda takılıp kaldığımda, erteleyip duruyorum. Yazmayı geciktirmek için ‘veri madenciliğiyle’ bir sürü zaman harcadığımı biliyorum.
Verim: Bazı Yazım Türlerinin Daha Az Tatmin Edici (ve Bazılarının Daha Tatmin Edici) Olduğunu Anlayın
Çalışma, üretkenlik ve yazma tatmini arasında bir bağlantıya ulaşıyor, ama akademisyenlerin, eğer mutluluklarına değer veriyorlarsa, zamanlarını yazarak geçirdikleri şeye dair farkında olmaları gerektiğini de öneriyor.
En fazla yazan akademisyenler -çalışma hacmi ve verim çeşitliliği açısından- aynı zamanda yazma süreçlerinden en fazla tatmin olanlar. Fakat akademik bir rolün isteğe bağlı bir parçası hiç olmayan hibe başvurularını ve resmi raporları yazmak, insanların yazma süreçlerinden tatminsizlik duymalarına ciddi bir payla en fazla sebep olurken, kitap, kitap bölümü ve monografi yazmak bilim insanlarını en fazla tatmin edenler.
Dergi makaleleri yazmak bilimsel verimin münferit en yaygın türüyken, bunları yazmak ne yüksek düzeylerde tatminle ne de tatminsizlikle bağlantılıydı. Bu, akademisyenlerin dergi makalesi yazımını oldukça pragmatik koşullarda -işin parçası olarak- dikkate aldıklarını gösterebilir.
Yakın zamanda, dört aydan az sürede tam bir monografi yazdım ve içeriğine dair gerçekten harika hissediyorum. Sistemim gerçekten iyi çalışıyor.
Mesleğim yapmam gereken görevler ve ‘parlak şeyler’ olan görevler arasında bir dengeleme eylemi olmayı muhtemelen hep sürdürecek.
Kariyer: STEM Eğitimi (Fen, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) Al, Profesör Ol, Avustralya’da Çalış
Öğretim görevlilerinin ve okutmanların bilhassa tatmin olmamalarına karşın, başka herhangi bir gruba kıyasla, profesörlerin kendi yazma süreçlerinden fazlasıyla tatmin olmaları daha muhtemel. Bilim, teknoloji, mühendislik, matematik ve tıp eğitimi verip, bu alanlarda araştırma yapan akademisyenler yazma süreçlerinden en fazla tatmin olurken, sosyal bilimler, iktisat ve hukuk çalışanlar en az tatmin olanlar. Kimyacılar bilhassa mutlular – nedenini bilen var mı?!
Rastlantısal olarak, yazmaktan ve yayınlamaktan en fazla tatmin olduğu belirlenen demografik (oldukça büyük bir payla) Avustralya’da yaşayan, STEM konularında çalışan, 35-44 yaşları arasındaki kadın profesörler. En tatminsiz olanlar Birleşik Krallık’ta yaşayan, sosyal bilimler, iktisat, işletme ya da hukuk konularında çalışan, 35-44 yaş arasındaki erkek öğretim görevlileri.
Yazma sürecime dair hep öğreniyorum. Geriye bir adım atıp, ‘Burada ne demek istiyorum?’ diye sormama hep yardımcı oluyor.
Şu anda programımdan gayet memnunum. Ama gelecek hafta, gelecek ay, yarın… kim bilir?!
Sonuç
Ara bulgularımız bilimsel yazımın ve yayınlama başarısının gizli sosunu gözler önüne sermiyor, ama veri, bir akademisyenin tatminine, üretkenliğine ve kariyeri boyunca genel stres düzeylerine tesiri olan birtakım etkenlere işaret ediyor. Yaş, deneyim ve en önemlisi de hangi tür yazma sisteminin size ve yaşamınıza uyduğuna dair bir kesinlik anlayışına sahip olmanın tümü, üretkenlik, ama bir yandan da genel tatmin açısından önemli.
Veri, akademisyenlerin kariyerlerinin ilk aşamasında gerçek zorluklarla karşılaştıklarını gösterirken, işler düzeliyor. Kariyerinin başlarındaki araştırmacılar dış baskılarla ve en fazla tatminsizliğe sebep olan engellerle -erteleme ve bunalmış hissetme gibi- mücadele edebilirler, ama bu hisler yavaş yavaş azalıyor. Daha deneyimli oldukça, işe yarayan bir yazma sistemi bulmuş olma ihtimaliniz artacak, daha fazla üreteceksiniz ve daha tatmin -ve umulur ki, başarılı- olacaksınız.
This article was originally published at Social Science Space.
Çeviri: Zülâl Zengin
Sosyal Bilimler / Çevirmen
zulal.zengin@sosyalbilimler.org
Kaynak: Chris Smith / Social Science Space
Six Things We’ve Learned About Academic Writing Productivity (and Satisfaction)
Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazı Türkçeye yabancı dilden sosyalbilimler.org tarafından çevrilmiştir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlali söz konusu olduğunda; sosyalbilimler.org, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve sosyalbilimler.org’un editöryal politikasını yansıtmayabilir.