Montaigne / Stephan Zweig / Can Yayıncılık
Stefan Zweig, Nazi Almanyası’nda kitaplarının yakılmasının ardından, hümanist düşünür Erasmus’la başladığı içsel yolculuğuna yine bir hümanistle, Montaigne’le noktayı koyar. Montaigne, yazarın 1942’de hayatına son vermeyi seçmesiyle yarım kalan son eserlerinden biridir. Avrupa’yı Avrupa yapan filozof ve yazarları konu alan biyografiler üzerinden kendini anlama ve anlatma yolculuğunun Zweig için son uğrağıdır Montaigne.
Stefan Zweig, “En gönüllü ölüm, ölümlerin en güzelidir” diyen Montaigne’de kendini bulmuştur. Büyük Avrupa’yı geri dönüşü olmayacak şekilde sonlandıran İkinci Dünya Savaşı yıllarında, yaşamın ve yaşamanın insanın kendi iradesine bağlı olmaktan çıktığını fark eden son büyük Avrupalıdır Zweig.
“Zweig, Montaigne’in çok az bilinen yaşam hikâyesini ele aldığı yapıtında Montaigne’in düşünsel dünyasını daha çok irdeliyor ve bu yönüyle eseri, Zweig’in daha önceki büyük edebiyatçılara ait biyografilerinden farklılaşıyor. Yazıya düşenlerin mutlaka okuması gerektiği Dostoyevski ve Tolstoy gibi ustaların biyografilerinde Zweig’in belki de eldeki otobiyografik bilgilerin daha çok olmasından ötürü ağırlık verdiği yaşamsal öykünün, Montaigne de yazarın düşünsel dünyasını daha çok irdeleme olarak karşımıza çıktığını görüyoruz ki bunda Montaigne’in yaşamına dair belge ve bilgi eksikliğinin Zweig’i buna sevk edişinden çok, nasıl ki kendini bilmek konusunda Montaigne Sokrates’i örnek alıyorsa, yazınsal düşünce konusunda da Zweig Montaigne’i örnek aldığı için bir bakıma Zweig, kendi yazı ustasını anlatırken aslında kendine dair de bir kitap ortaya çıkarmış görünüyor. Ve bu özelliği kitabı, iki yazarı da daha iyi anlamak açısından çok değerli kılıyor.”